Cumartesi, Ekim 5, 2024
Makaleler

İnsanın “Zübde-i Âlem” Olması

Dünkü makâlemizin başında: 1- İnsan, yeryüzünde “Allah’ın halîfesi” kılınan [Bakara, 30], 2- “Mükerrem bir varlık” [İsrâ, 70], 3- “Ahsen-i takvîm üzere yaratılan” [Tîn, 4], 4- Hem de “eşref-i mahlûkât” ve “zübde-i âlem” olan bir varlıktır. [İnşâallah, yarınki makâlemizde, bu maddeler üzerinde ayrı ayrı durmak istiyoruz] demiştik. Şimdi bu maddeleri kısa kısa ele alalım:

1- İnsanın, yeryüzünde Allah’ın halîfesi kılınmasıyla ilgili olarak şu âyet-i kerîmeyi zikredebiliriz:

“Hâtırla ki Rabbin meleklere: ‘Ben yeryüzünde bir halîfe yaratacağım’ dedi. Onlar: Bizler, seni hamdinle tesbîh ve takdîs edip dururken, yeryüzünde fesât çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halîfe kılıyorsun? dediler. Allah da onlara: Herhâlde ben, sizin bilemiyeceğinizi bilirim dedi.” (Bakara, 30)

Yüce Allah’ın, bütün insanlara ni’metleri pekçoktur. Bu konuda 2 âyet-i kerîme vardır. Ayrıca kâinâttaki her şeyi, insanların hizmetine vermiştir. Nitekim bir âyet-i kerîmede:

“Ey kâfirler! Siz ölü iken sizi dirilten (dünyâya getirip hayât veren) Allah’ı nasıl inkâr ediyorsunuz? Sonra sizi öldürecek, tekrâr sizi diriltecek ve sonunda O’na döndürüleceksiniz.

O, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Sonra (kendine hâs bir şekilde) semâya yöneldi, onu yedi kat olarak yaratıp düzenledi (tanzîm etti). O, her şeyi hakkıyla bilendir” (Bakara, 28-29) buyurulmuştur.

Yerde, gökte, yer altında, denizlerde, göllerde, nehirlerde; nebâtât, hayvânât ve cemâdât nev’inden ne varsa, yüce Rabbimiz, hepsini bizim hizmetimize vermiştir.

Tefsîrlerde belirtildiğine göre, Hazret-i Âdem’in yaratılışı, ona yapılan ikrâm [halîfe yapılması], meleklerden üstün kılınması [zîrâ meleklerin ona secde etmeleri emredilmiştir], onun bütün zürriyyetine de şâmil olmaktadır.

Bir âyet-i celîlede de şöyle buyurulmuştur: “Hani biz meleklere (tefsîrlerde ‘ve cinnîlere’ lafzı da ilâve olunmaktadır, çünkü İblîs melek değildir, cin tâifesindendir): ‘Âdem’e secde edin’ demiştik de; İblîs hâriç hepsi secde etmişlerdi. O, yüz çevirmiş ve büyüklük taslamış, böylece kâfirlerden olmuştu.”  (Bakara, 34)

Allah, Hazret-i Âdem’i, arzında “Halîfe” kıldığı gibi, bütün Peygamberleri de, arzın i’mârı, insanların idâresi, nefislerinin kemâle erdirilmesi ve aralarında emirlerinin tenfîzi husûslarında halîfe yapmıştır.

2- İnsanın mükerrem bir varlık kılınması hakkında da bir âyet-i kerîme zikredelim:

“Gerçekten biz, Âdem Oğullarını mükerrem kıldık, (diğer hayvanlar üzerine, ilim, nutk ve en güzel yaratılış gibi husûslarda) tafdîl ettik, üstün kıldık. Karada [hayvânlar üzerinde] ve denizde[gemilerde] taşıtlara yükledik ve onlara hoş rızıklar verdik.Kendilerini, yarattıklarımızdan çoğunun üzerine üstün kıldık.” [Hattâ Peygamberler, Meleklerden de üstün kılınmıştır.] [İsrâ, 17/70; Parantez içindeki açıklamalar, Celâleyn Tefsîrinden alınmıştır.]

3- İnsanoğlunun ahsen-i takvîm üzere yaratılmasına gelince:

“Biz, gerçekten insanı [insan cinsini] en güzel bir biçimde [güzel bir boy, güzel bir sûret üzere, kâinât ve mümkinâttaki bütün husûsiyetleri cem eden bir özellikte] yarattık.

Sonra onu,  (küfre varınca) aşağıların aşağısına çevirdik, (cehennemlik yaptık).

Ancak îmân edip sâlih ameller işliyenler başka; onlar için kesilip tükenmez bir mükâfât vardır.” [Tîn, 95 / 4-6]

4- İnsanın eşref-i mahlûkât ve zübde-i âlem olması mefhûmuna dâir, Şeyh Gâlib‘in “müsemmen” (sekizleme) yaptığı beytini zikredebiliriz. Şiirinde bu beyti, beş def’a tekrârlamıştır. Bu kavramla ilgili, aşağı-yukarı en dikkate değer beyittir:

“Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen

Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen”

Beytin kısa anlamı : “Kendine iyi bak ki, âlemin özü sensin. Sen varlığın gözbebeği olan âdemsin” demektir.

Bildiğiniz gibi, “Zübde-i âlem” terkîbindeki “Zübde” kelimesi: “çekirdek, öz” anlamındadır. “Âlem” de bilindiği gibi “dünyâ, kâinât, evren” demektir. Bu tâmlama ise, “kâinâtın özü” anlamında kullanılmaktadır.

Tasavvufî anlamı olan bu terime göre, insan kâinâtın özüdür, kâinâtta ne varsa, aynı oranda insanda da vardır. Diğer bir ifâde ile insan, kâinâtla denk kabûl edilmektedir. Zâten kâinâtın varlık sebebi de insandır, bütün kâinât insan için yaratılmıştır. İnsan ise, Allah’a kulluk etmek için halkolunmuştur. [Zâriyât, 56]

[Tabîî ki bu konu, aslında çok geniş bir konu; biz iki günlük makâlelerimizde, konuya dâir ancak birkaç kelime söyleyebildik. İnşâallah ileride fırsat buldukça, yeniden, mes’elenin başka yönlerini de ele almak isteriz.]