Cumartesi, Ekim 5, 2024
Makaleler

Peygamberimizin Kur’ân-ı Kerîmde Medhedilmesi

Bugün, bir nebze,bütün insanlara ve cinnîlere Peygamber olarak seçilip gönderilen, Allahü teâlânın Habîbi, yaratılmış bütün insanların ve diğer mahlûkâtın her bakımdan en üstünü, en güzeli, en şereflisi, son ve en üstün Peygamber Muhammed aleyhisselâmın, kelâmların en güzeli olan, yüce Allah’ın kelâmı Kur’ân-ı kerîmde nasıl medhedildiğini ele alalım:

“Ey Peygamber! Biz seni hakîkaten bir şâhit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı, Allah’in izniyle O’na çağıran ve nûrlandıran bir ışık olarak gönderdik” [Ahzâb, 45],

Biz seni bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik” [Sebe’, 28],

“Doğrusu Biz seni hem bir şâhit, hem bir müjdeci, hem de bir uyarıcı olarak gönderdik” [Feth, 8],

“Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik” [Enbiyâ, 107],

“Allah ve melekleri, Resûle salât ediyorlar; ey îmân edenler, siz de O’na salât u selâm getirin” [Ahzâb, 56] [O’na Allahü teâlânın salâtı rahmet etmesi; meleklerin salâtı istiğfâr etmeleri; mü’minlerin salâtı ise duâ etmeleri ma’nâsındadır.]

Senin için bitmeyen-tükenmeyen [sonsuz] mükâfât vardır. Elbette sen büyük bir ahlâk üzeresin” [Kalem, 3-4],

Rabbin sana [çok ni’met] verecek, sen de râzî olacaksın” [Duhâ, 5],

Kezâ Yüce Rabbimiz: “Peygamber, mü’minlere canlarından evlâdır, ileridir, daha yakındır. [Ya’nî O, mü’minler nazarında kendi nefislerinden, canlarından daha önce gelir. Mü’minlerin, Peygamber’i kendi nefislerinden çok sevmeleri gerekir.] O’nun hanımları da onların anneleridir…..”  [Ahzâb, 6] buyuruyor.

Yine Allahü teâlâ yine şöyle buyurmaktadır:

 “(Ey inananlar!) Andolsun ki, size içinizden [kendinizden] öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız, ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün [üstünüze çokça titriyen], mü’minlere karşı çok şefkatli ve gâyet merhametlidir.” (Tevbe, 128)

“ÂMENTÜ ESÂSLARI”NDAN DÖRDÜNCÜSÜ, “PEYGAMBER”LERE İNANMAKTIR

Bilindiği gibi, dînde inanılacak altı şeyden [Âmentü esâslarından] dördüncüsü, Allahü teâlânın “Peygamber”lerine inanmaktır.Peygamberlere îmân etmek, aralarında peygamberlik bakımından hiçbir fark görmeyerek, hepsinin sâdık, doğru sözlü olduğuna inanmak demektir. Peygamberler, insanları, Cenâb-ı Hakk’ın beğendiği yola kavuşturmak, onlara doğru yolu göstermek için gönderilmişlerdir.Bilindiği gibi, Allahü teâlânın, “Peygamber” göndermesi, kullarına gönderdiği ni’metlerinin en büyüğüdür.

Peygamberlik vazîfelerini görmekte, peygamberlik üstünlüklerini taşımakta, bütün peygamberler müsâvîdir, eşittirler. Fakat peygamberlerin, birbirleri üzerinde, fazîletleri, şerefleri, üstünlükleri vardır. Meselâ, ümmetlerinin çok olması, gönderildikleri memleketlerin büyük olması, ilim ve mârifetlerinin çok yerlere yayılması, mu’cizelerinin daha çok ve devâmlı olması ve kendileri için ayrı kıymetler ve ihsânlar bulunması gibi üstünlükler bakımından, âhir zaman Peygamberi Muhammed aleyhisselâm, bütün peygamberlerden daha üstündür. “Ülü’l-azm” olan peygamberler, böyle olmayanlardan ve “resûl”ler de, “nebî”lerden daha üstündürler.

Peygamberlerin her söyledikleri doğrudur. Onlardan birine bile inanmayan kimse, hiçbirine inanmamış, hepsini inkâr etmiş olur. Meselâ son Peygamber Muhammed aleyhisselâma inanmayan bir kimse, bütün peygamberleri inkâr eden kimse ile aynı durumdadır. Bütün peygamberler, hep aynı îmânı söylemiş, hepsi ümmetlerinden aynı şeylere îmân etmelerini istemişlerdir. Fakat ibâdet ve amelleri, ya’nî kalple ve bedenle yapılması ve sakınılması lâzım olan şeyleri farklıdır.