Âileyi Yok Etmeye Matûf Bazı Çalışmalar
Zaman zaman âilenin önemi üzerinde duruyoruz. Hem evvelki hafta, hem de geçen haftaki makâlelerimizde bunun üzerinde bir nebze durmuştuk. Aslında bu konu üzerinde ne kadar çok dursak, yine de az sayılır.
Şu anda emperyalist güçler ve mafya, kötü emellerine, bozuk hedeflerine ulaşmak için kadınları, kızları, uyuşturucu ve alkolizmi de kullanmaktadır. Bunlar şiddete de sebep olmaktadır.
Vaktiyle Fransa’da yayınlanan “L’Express” ve İngiltere’de neşredilen “The Economist” dergilerinde açıklanan eski tarihli bir rapora göre:
“Dünya mafyası güçlü ve görünmez bir devlettir. Bunların kasasına, günde 3 milyar dolar girmektedir. Mafyanın sadece Rusya teşkîlâtına ait 550 banka ve 40 bin ticârî firması bulunuyor…[Bu rakamlar hâlâ geçerli midir? Konunun araştırılması lâzım.] Dünyada uyuşturucu kullananların sayısı 200 milyondur. Türkiye Doğu ile Batı arasında bir köprüdür…” deniliyordu.
Türkiye Yeşilay Cemiyeti Eski Başkanı, Em. Alb. merhûm Salâhaddîn Kaptanağası da, ülkemizde alkol, sigara ve uyuşturucu yüzünden, yılda en az 350 kişinin hayâtını kaybettiğine işâret ederek, “Kanunlar işletilmeli, Anayasa’nın kesin hükümleri gereği, Milli Eğitim başta olmak üzere, ülkemizin neresinde eğitim veren kurum ve kuruluş varsa, hepsi, uyuşturucuyla mücâdele konusunda kendisini görevli saymalı ve önemli roller üstlenmelidir” demişti. Yeşilay’ın 2006 Raporu’nda bu sayının çok arttığını görüyoruz [Tabîî ki yeni tarihli raporlara ihtiyâcımız var.]
Anne-babalarına şiddet uygulayan çocuklardan bir kısmı, uyuşturucu parası alabilmek için, bu işi yapmaktadırlar.
Her yıl 1-8 Mart arası “Yeşilay Haftası” olarak kutlanmaktadır. Yeşilay Haftasının 1-8 Mart arası kutlanmasının sebebi, Yeşilay Cemiyetinin 5 Mart 1920 tarihinde kurulmuş olmasıdır. Kuruluşun itici sebebi nedir biliyor musunuz?
O tarihte, İstanbul işgâl altındadır. İşgâl kuvvetleri, vapurlar dolusu sigara, alkollü içki ve uyuşturucu maddeyi getirerek gençlere bedâva olarak dağıtırlar. Bu tehlike karşısında, işte bazı Türk aydınları, sigara, alkol ve uyuşturucu ile mücâdele için bu cemiyeti kurarlar.
Dînî ve millî değerlerimizle çelişen başka kültürlerin örf ve âdetlerini, körü körüne taklit ve özentiden kaçınmalıyız. Kendi kültürel mîrâsımızdan, dînî ve millî anlayış ve heyecânımızdan kaynaklanan dînî ve millî değerlerimizi yaşatmaya gayret etmeli, bu değerlerimizi genç kuşaklara aktarmaya çalışmalıyız.
TOPLUMUN TEMELİ ÂİLEDİR
İnsanlar cemiyet hâlinde yaşamak mecbûriyetindedirler. Bu cemiyetin en küçük birimi âiledir. Bu bakımdan âile, toplumun temel taşıdır.
Âile, insanların doğup büyüdüğü, yetişip geliştiği ve terbiye gördüğü bir topluluktur. Bu yuva, topluluğun küçük-büyük bütün fertlerinin olgunlaştığı bir hayât okuludur. Âile içerisinde her ferd, yekdiğerinin, birbirinin bilgi ve tecrübesinden faydalanır. Bu faydalanma bir ömür boyu devâm eder.
Çocuklar, Allahü teâlâya inanmayı, Peygamber sevgisini, büyüklere hürmeti, vatan-millet aşkını, “Ezân” ve “Bayrak”a saygıyı, gelenek ve göreneklerini hep âilede öğrenirler.
Çocuklar altı yaşına kadar kişilik özelliklerini de âileden alırlar. Bu sebeple âilenin düzenli olması çok önemlidir. Âile hayâtının düzenli olması, çocukların şahsiyetli ve güzel karakterli olarak yetişmesini sağlar.
“Ağaç yaşken eğilir” ve “Demir tavında dövülür” gibi atasözlerimiz meşhûrdur. Her şey zamanında yapılmalıdır. Bu konudaki bir hadîs-i şerîf meâli şöyledir:
“Çocuklukta öğretim, taş üzerine yazı yazmak gibidir [ya’nî çocukken öğrenilen şey, taş üzerine kazılan nakış gibi kalıcıdır.] Yaşlandıktan sonra öğrenmeye kalkmak ise, su üzerine yazı yazmaya benzer.” [Hatîb Bağdâdî]
Bu bakımdan çocuklarımıza ilkönce, Kur’ân-ı kerîmi, Peygamber Efendimizi ve dîn-i İslâmı, şânlı târihimizi, yüksek kültür ve medeniyetimizi, güzel ahlâkımızı, dînî ve millî değerlerimizi öğretmeliyiz. Daha sonraya bırakmamalıyız. “Heleke’l-müsevvifûn” hadîs-i şerîfi, “Sonra yaparım diyenler helâk oldular (Hayırlı işlerinizi hemen yapın. Yarına bırakmayın)” demektir.
Demek ki toplumun temeli âile, âilenin temeli ise sadâkat, iffet, hayâ, karşılıklı sevgi ve anlayış gibi ma’nevî değerlerdir.
Mukaddes dînimiz İslâmiyette ve târih boyunca kültür ve medeniyetimizde, kadın ve âileye çok büyük önem verilmiştir. Âilenin temelinin çok sağlam olarak atılması gerektiği vurgulanmıştır.
Âile, ne kadar sağlam olursa, toplum o derece güçlü temeller üzerine kurulmuş olur. Şu bir gerçektir ki, bir milleti yıkmak isteyen iç ve dış düşmanlar da, ilk tahrîbâtına âileden başlamaktadırlar.
[İnşâallah, bu konuya bilâhare devâm edelim.]