Cumartesi, Ekim 5, 2024
Makaleler

Yabancı Kadın ve Erkeklere Bakmak

Dünkü makâlemizde, başlıktaki konuyla alâkalı, Sevgili Peygamberimizin külliyetli miktarda hadîs-i şerîfine temâs etmiştik. Bugün aynı konuya dâir birkaç cümle daha ilâve etmek istiyoruz.

Bilindiği gibi, Kur’ân-ı kerîmde “Zinâ etmeyin” denmeyip, “Zinâya yaklaşmayın” (İsrâ, 32) buyuruluyor.

Yine, Kur’ân-ı kerîmde, “Ana ve babanı dövme” denmemiştir; ama “Ana-babana öf bile deme” (İsrâ, 23) buyurulmuştur. Bu âyet-i kerimede “öf” demekten maksat, “onlara üzücü bir şey söyleme” demektir. (Beydâvî Tefsîri) Burada, en hafîfi söylenerek, bundan bile sakınılması, böylece daha kötü olan işe yaklaşılmaması emredilmektedir.

“Zinâya yaklaşmayın” ifâdesi de, “zinâya götürecek sebeplerden, hâllerden, sözlerden, hareketlerden ve işlerden sakının” demektir.

Bu mevzûda, İslâm âlimlerinin kitaplarından nakil yaparak konuyu biraz daha açacak olursak:

Erkekler için, “yabancı kadınları düşünmeyin, onlara gülümsemeyin, onlara selâm vermeyin, ihtiyaç olmadıkça onlarla konuşmayın, hâl-hâtır sormayın, yüzlerine karşı duâ etmeyin, onlara mektûp, mesaj yazmayın, mailleşmeyin, chat yapmayın, onların seslerini dinlemeyin, onlara bakmayın, onlarla tokalaşmayın, yalnız bir odada kalmayın[halvet-i sahîha yapmayın] , dans etmeyin…..ve sâire” demektir.

Kadınlar için de, “dikkat çekici elbise giyinmeyin, kocanızdan başkasına makyaj yapmayın, ziynetlerinizi göstermeyin, koku sürünerek sokağa çıkmayın, onların görebileceği yerlerde durmayın, onlarla selâmlaşmayın, tebrîkleşmeyin, yüzlerine karşı duâ etmeyin, tokalaşmayın…..ve sâire” demektir.

Sevgili Peygamberimiz buyurmuştur ki:

“Bir kadın koku sürünüp dışarı çıkar ve kokusunu duyurmak için bir topluluğun yanından geçerse, ona bakana da, kendisine de zinâ günâhı [göz zinâsı] yüklenir.” [Nesâî]

“Bir kadın, cezbedici koku sürer ve erkekler de ona bakarlarsa, o kadın evine gelinceye kadar, Allahü teâlânın gazabında olur.” [Taberânî]

“Bir kadın, güzel kokular sürünüp göz alıcı güzel elbiseler giyerek, bir topluluğun yanından geçerse, zinâ işlemiş gibi günâha girer.” [İbn-i Hıbbân]

HÜR KADINLARIN ÖRTÜNMELERİNİN FARZ KILINMASI

Hicâb [tesettür = örtünme] âyeti gelmeden önce, kadınlar örtünmezler, Resûlullaha gelip bilmediklerini sorup öğrenirlerdi. Resûlullah Efendimiz birinin evine gitse, kadınlar da gelir, oturur, dinler ve istifâde ederlerdi.

Beydâvî Tefsîri’nde ve Buhârî’nin Sahîh’inin Tefsîr kısmında bildirildiği gibi, hicretten üç yıl sonra, Ahzâb sûresindeki ve beş yıl sonra da Nûr sûresindeki hicâb âyetleri gelip kadınların yabancı erkekler yanında oturmaları, bunlarla konuşmaları yasak edilmiştir. Bundan sonra, Resûlullah Efendimiz, kadınların bilmediklerini, mübârek hanımlarından sormalarını emreylemiştir.

Bazı ateistler, “Peygamber zamanında kadınlar örtünmezdi; umacı gibi örtünmek o zaman yoktu. Hazret-i Âişe başı açık gezerdi; şimdiki örtünmeyi, sonradan, yobazlar uydurdu” diyerek asılsız iddiâlarda bulunuyorlar. Hicâb [tesettür = örtünme] âyetinden önceki durumu bildirip kadınların açılmasının mahzûru olmadığını söylemek, yalan söylemek, müslümânları aldatmak, kandırmak olur.

İçkiyi yasaklayan âyet-i kerime gelmeden önce de müslümanlardan içki içenler vardı. Bunu örnek gösterip de “içki yasak değildi” demek yanlış olduğu gibi, hicâb âyetinden önceki durumu bildirip “kadınlarla zarûret ve ihtiyaç olmaksızın konuşmanın, onlara bakmanın, onlarla oturmanın günâh olmadığını söylemek” de böyle yanlıştır.

Resûlullah Efendimizin mübârek hanımı Ümm-i Seleme vâlidemiz, diğer mübârek hanımı Meymûne vâlidemizle beraber şâhid olduğu bir hâdiseyi şöyle anlatmıştır:

“Meymûne ile birlikte Resûlullahın yanında idik. İki gözü de görmeyen [Peygamberimizin müezzinlerinden] Abdullah İbn-i Ümmi Mektûm izin isteyip içeri girdi. Resûlullah bunu görünce, bize ‘İçeri geçin’ buyurdu. ‘O a’mâ değil mi, bizi görmez’ dedim. ‘O, sizi görmüyorsa da, siz onu görmüyor musunuz?’ Ya’nî, o görme engelli ise, siz de kör değilsiniz ya, buyurdu.” (Ebû Dâvûd, Tirmizî, İmâm Ahmed)

İmâm-ı Gazâlî hazretleri buyurmuştur ki:

“Kadınların-kızların; başları, saçları, kolları, bacakları açık olarak sokağa çıkmaları harâm olduğu gibi, ince, süslü, dar, hoş kokulu elbise ile çıkmaları da harâmdır. Böyle çıkmalarına izin veren, râzî olan ana-babası, kocası veya kardeşi de, onun günâhına ve azâbına ortak olurlar.” (Kimyâ-yı saâdet)

İmâm-ı Zehebî de buyuruyor ki:

“Erkeklere ziynetini gösteren kadınlara, meselâ altın, inci gibi şeyleri örtüsünün üstüne takan, koku süren, renkli ve ipek kumaş örtünmüş olan, kol ağızları geniş olup kolları görünen ve bunlar gibi kendilerini erkeklere gösteren kadınlara, Allahü teâlâ dünyâda ve âhirette azâp edecektir.” (İbni Hacer-i Mekkî, Zevâcir)

[İnşâallah, fırsat bulunca, bu konunun devâmını da yazmak isteriz.]