Ramazân Bayramınız Mübârek Olsun
Dün, 1 Şevvâl-i şerîf (03 Kasım) Perşembe günü, “Ramazân Bayramı”nın 1. günü idi. Bugün (Cuma günü) ise, bayramın 2. gününü idrâk etmiş bulunuyoruz.
Allahü teâlâ, necîp milletimizin ve bütün müslümânların, sıhhat ve âfiyet içerisinde nice bayramlara kavuşmalarını nasîp buyursun.
Halk arasında “üç aylar” diye anılan “Recebü’l-ferd”, “Şa’bânü’l-muazzam” ve “Ramazânü’l-mübârek” aylarının İslâm dîninde özel yerleri vardır. İçerisinde “Regâib” ve “Mi’râc” kandillerinin bulunduğu ve Âdem aleyhisselâm’dan beri kıymetli olan Recep ayı ile “Berât” kandilinin bulunduğu Şa’bân ayı göz açıp kapayıncaya kadar geçmiş, dört gözle beklenen, ayların sultânı Ramazân ayı da idrâk edilmiş ve 02 Kasım Çarşamba günü ise nihâyete ermiştir.
Ramazân-ı şerîf ayından sonra gelen Şevvâl-i şerîfin birinci günü, hemen Fıtır Bayramı yani Ramazân Bayramı başlamaktadır. Bu bayram, Allahü teâlânın, ümmet-i Muhammed’e ihsân buyurduğu iki dînî bayramdan birincisidir.
Bilindiği üzere, bazı zamanlar benzerlerine nazaran çok daha kudsî, mukaddes ve mübârektir. Allahü teâlâ, kullarına çok acıdığı için bazı gecelere, günlere ve aylara husûsî kıymet vermiş; bu gece, gün ve aylardaki duâ, tevbe, namaz ve oruç gibi ibâdetleri kabûl edeceğini bildirmiştir. Aslında kulların çok ibâdet yapmaları, duâ ve tevbe etmeleri için böyle gece, gün ve aylar birer sebep kılınmıştır.
Bunlar arasında “Ramazân” ayı çok şerefli ve kıymetlidir. Ramazan ayında yapılan bütün nâfile ibâdetlere verilen sevâp, başka aylarda yapılan farz ibâdetlere verilen sevâp gibidir. Bu ayda, ibâdet ve iyi iş yapanlara, bütün sene boyunca da bu işleri yapmak nasîp olur. Kur’ân-ı kerîmde medhedilen en kıymetli gece olan Kadir gecesi bu ay içindedir ki, o gecenin bin aydan hayırlı olduğu bizzât Allahü teâlâ tarafından beyân buyurulmuştur. Kur’ân-ı kerîm, Resûlullah Efendimize, o gece gelmeye başlamıştır.
“BAYRAM”IN MA’NÂSI
“Ramazan” kelimesi “yanmak” demektir. Çünkü bu ayda oruç tutan ve tevbe eden müslümânların günâhları yanar, yok olur. Bundan dolayı da müslümânlar bayram yaparlar. Müslümanlar, her yıl, Ramazân ayında ve Arefe gününde günâhları afv edildiği için sevinirler, sürûrları avdet eder, tekrâr gelir; bundan dolayı Arapça’da “îd” denilmiştir ki, Türkçe’de “bayram” demektir.
Nitekim bir hadîs-i şerîfte buyurulmuştur ki:
“…Bu ay, öyle bir aydır ki, ilk günleri rahmet, ortası afv ve mağfiret ve sonu Cehennemden âzâd olmaktır…”
Yine Sevgili Peygamberimiz, diğer bir hadîs-i şerîflerinde de şöyle buyurmuşlardır:
“Bir kimse, Ramazân ayında oruç tutmağı farz (vazife) bilir ve orucun sevâbını Allahü teâlâdan beklerse, geçmiş günâhları afv olur.”
Demek ki, Allah’ın emri olduğuna inanılarak ve sevâp beklenerek tutulan oruç, günâhların affına sebep olmaktadır.
DÎNÎ BAYRAMLARIN CEMİYET HAYATINDAKİ ÖZEL YERİ
Şüphe yok ki, dînî bayramlarımızın cemiyet hayatımızda çok özel yerleri vardır. Bilindiği gibi, bayram sabâhlarında her yaştaki müslümanlar grup grup câmilere doluşurlar, büyük bir huşû’ içerisinde, yek-cihet, yek-kalp hâlinde bayram namazlarını edâ ederler. Bayram namazından sonra bütün müslümânlar, birbirlerinin bayramlarını tebrîk ederler; daha sonra âile büyükleri, eş-dost, akrabâ ve komşuları ziyâret ederek, büyüklerin ellerini öpüp duâlarını alırlar.
Bayramlar sevgi ve saygının artmasına vesîle olur. Yine dînî bayramlarımızdaki güzel âdetlerimizden biri de, yetîmler, fakîrler, garîpler ve çocukların sevindirilmesi, yardıma muhtâç kimselere yardım ellerinin uzatılması, ictimâî yardımlaşma ve dayanışmanın tezâhür etmesidir.
Kezâ dînî bayramlar, milletimizin birlik ve beraberliğine ve dargınların, küskünlerin barışmasına vesîle olduğu gibi, ölülerimizin bile sevinmelerine sebep olmaktadır. Çünkü bayramlarda kabirler ziyâret edilmekte, rûhlarına Fâtiha-i şerîfe, İhlâs-ı şerîf, diğer sûre ve duâlar gönderilmektedir.
Bütün dünyâda dîn ve diyânetlerini, ırz ve nâmûslarını, vatan ve memleketlerini, cân ve mâllarını müdâfaa ederken şehîd düşen, bayrama yetişemeyen müslümânlar da unutulmamakta, onlar için de Kur’ân-ı kerîm okunup rûhlarına gönderilmektedir.
Bayram gün ve geceleri mübârek zamanlardan olduğu için, gâzî, mecrûh olan, dul ve yetîm kalan bütün müslümânlara da duâ edilmektedir.
Ramazân bayramında fakîrlere sadaka-ı fıtır verilmesi, kurbân bayramında ise, akrabâya ve komşulara kurbân etinden dağıtılması ne kadar hikmetlidir.
Bizler, karınca karârınca, onbir ayın sultânı olan Ramazân ayını bir ganîmet bilip, bu fırsatı iyi değerlendirmeye çalıştık. Bu ayda, mâlî ve bedenî ibâdetlerin birçoğunu yapma hususunda büyük çabalar harcadık. Milletimizin birliği, vatanımızın dirliği, İslâm âleminin huzûr ve sükûnu ve bütün insanlığın da hidâyeti için duâlar ettik. Güzel vatanımıza, asîl milletimize elimizden geldiği kadar hizmet etmeye gayret ettik. Cenâb-ı Hak, tekrârını nasîp buyursun.