Ramazan Bayramının Mana Ve Önemi
Bilindiği gibi, halk arasında “üç aylar” diye anılan “Recebü’l-ferd”, “Şa’bânü’l-muazzam” ve “Ramazânü’l-mübârek” aylarının İslam dininde özel bir yeri vardır. İçerisinde “Regâib” ve “Mi’râc” kandillerinin bulunduğu ve Adem aleyhisselam’dan beri kıymetli olan Recep ayı ile “Berât” kandilinin bulunduğu Şa’ban ayı göz açıp kapayıncaya kadar geçmiş, dört gözle beklenen, ayların sultanı Ramazan ayı da idrak edilmiş ve 4 Aralık Çarşamba günü ise nihayete ermiştir. Dün 1 Şevval-i şerif (5 Aralık) Perşembe günü, Ramazan Bayramının 1. günü idi. Bugün ise bayramın 2. gününü idrak etmiş bulunuyoruz. Allahü teala, necip milletimizin ve bütün müslümanların sıhhat ve afiyet içerisinde nice bayramlara kavuşmalarını nasip buyursun.
Bayramların cemiyet hayatımızda çok özel bir yeri vardır. Çocuklar, gençler, olgunlar ve yaşlılar grup grup camilere doluşurlar, büyük bir huşu içerisinde namazlarını eda ederler. Bayram namazından sonra bütün müslümanlar birbirlerinin bayramlarını tebrik ederler, daha sonra aile büyükleri, eş-dost, akraba ve komşuları ziyaret ederek, büyüklerin ellerini öpüp dualarını alırlar. Bayramlar sevgi ve saygının artmasına vesile olur. Yine dini bayramlarımızdaki güzel adetlerimiziden biri de, yetimler, fakirler, garipler ve çocukların sevindirilmesi, yardıma muhtaç kimselere yardım ellerinin uzatılması, ictimai yardımlaşma ve dayanışmanın tezahür etmesidir. Ramazan bayramında fakirlere sadaka-ı fıtır verilmesi, kurban bayramında ise, akrabaya ve komşulara kurban etinden dağıtılması ne kadar hikmetlidir.
Dini bayramlar, milletimizin birlik ve beraberliğine ve dargınların, küskünlerin barışmasına vesile olduğu gibi, ölülerimizin bile sevinmelerine sebep olmaktadır. Çünkü kabirler ziyaret edilmekte, ruhlarına Fatiha-i şerife, İhlas-ı şerif, diğer sure ve dualar gönderilmektedir. Bütün dünyada din ve diyanetlerini, ırz ve namuslarını, vatan ve memleketlerini, can ve mallarını müdafaa ederken şehid düşen, bayrama yetişemeyen müslümanlar da unutulmamakta, onlar için de Kur’an-ı kerim okunup ruhlarına gönderilmektedir. Bayram gün ve geceleri mübarek zamanlardan olduğu için, gazi, mecruh olan, dul ve yetim kalan çocuk, genç ve ihtiyar bütün müslümanlara da dua edilmektedir.
Gece hafta, Kadir Gecesiyle ilgili makalemizde de belirttiğimiz gibi, Allahü teâlâ, kullarına çok acıdığı için bazı gecelere, günlere ve aylara kıymet vermiş, bu gece, gün ve aylardaki duâ, tevbe, namaz ve oruç gibi ibadetleri kabul edeceğini bildirmiştir. Aslında kulların çok ibadet yapmaları, duâ ve tevbe etmeleri için böyle gece, gün ve aylar birer sebep kılınmıştır.
Bilindiği üzere, bazı zamanlar benzerlerine nazaran çok daha kudsi, mukaddes ve mübarektir. Üç ayların 3.sü, kameri ayların ise 9.su olan Ramazan ayı çok kıymetli ve şereflidir.
Ramazan ayında yapılan bütün nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farz ibadetlere verilen sevap gibidir. Bu ayda iyi iş ve ibadet yapanlara bütün sene boyunca da bu işleri yapmak nasip olur. İçerisinde Kur’an-ı kerimin vahyedilmeğe başladığı Kadir gecesi bu ay içindedir ki, o gecenin bin aydan hayırlı olduğu bizzat Allahü teâlâ tarafından beyan buyurulmuştur. Kur’an-ı kerim, Resulullah efendimize o gece gelmeye başlamıştır. Kur’an-ı kerimde medhedilen en kıymetli gecedir.
İşte onbir ayın sultanı olan Ramazan ayını bir ganimet bilip, bu fırsatı iyi değerlendirmeye çalıştık. Güzel vatanımıza, asil milletimize elimizden geldiği kadar hizmet etmeye gayret ettik. Milletimizin birliği, vatanımızın dirliği, İslam aleminin huzur ve sükunu ve bütün insanlığın da hidayeti için dualar ettik. Bu ayda, mali ve bedeni ibadetlerin birçoğunu yapma hususunda büyük çabalar harcadık.
Ramazan kelimesi yanmak demektir. Çünkü bu ayda oruç tutan ve tevbe eden müslümanların günahları yanar, yok olur. Bundan dolayı da müslümanlar bayram yaparlar. Nitekim bir hadis-i şerifte buyurulmuştur ki:
“…Bu ay, öyle bir aydır ki, ilk günleri rahmet, ortası afv ve mağfiret ve sonu cehennemden azad olmaktır…” Yine Sevgili Peygamberimiz bir hadis-i şeriflerinde de şöyle buyurmuşlardır:
“Bir kimse, Ramazan ayında oruç tutmağı farz, vazife bilir ve orucun sevabını Allahü tealadan beklerse, geçmiş günahları afv olur.” Demek ki, Allah’ın emri olduğuna inanılarak ve sevap bekleyerek tutulan oruç, günahların affına sebep olmaktadır.
Ramazan-ı şerif ayından sonra gelen Şevval-i şerifin birinci günü Fıtır Bayramı yani Ramazan Bayramı başlamıştır. Bu bayram, Allahü tealanın, ümmet-i Muhammed’e ihsan buyurduğu iki dini bayramdan birincisidir.
Müslümanlar, her yıl, Ramazan ayında ve arefe gününde günahları afv edildiği için sevinirler, sürurları avdet eder, tekrar gelir, bundan dolayı “ìd” denilmiştir ki, Arapça olan bu kelime Türkçe’de “bayram” demektir. Cenab-ı Hak, hepimizi sıhhat ve afiyet içerisinde nicelerine kavuştursun.