Ramazân Ayı Yaklaşıyor
Allahü teâlâ, müslümanlara, senede bir ay (Ramazân-ı şerîf ayında), gündüzleri oruç tutmayı emretmiştir. Tabîî ki, Yüce Rabbimiz, bu emri sebepsiz vermemiştir. Oruç, insanlara hem maddî, hem de ma’nevî yönden birçok faydalar sağlar. Ramazan ayı içerisinde yazacağımız makalelerimizde bunlar üzerinde genişçe duracağız inşâallah. Fakat şu kadarını söyliyelim ki, bir sene boyunca, çeşitli yemekleri eritmek için yorulan insan mi’desi ve bağırsakları, eğer iftârlarda çok yemek yenilmezse, bir ay dinlenerek sağlığını korumuş olur. Bu, orucun maddî fâidesidir.
Ma’nevî faydasına gelince: Allahü teâlânın emrini yerine getirmek için gündüzleri bir ay oruc tutan bir müslümân, Yüce Rabbinin emirlerini yapmak i’tiyâdını da kazanır. Böylelikle, Allahü teâlânın başka emirlerini yapmağa da isti’dâd peydâ eder.
Bundan başka, oruc tutan bir insan, aç kalmış bir insanın çektiği ızdırâbı, bizzât hissederek, fakîr insanlara yardım etme ihtiyâcını duyar. Bu da, insanların birbirlerine yardım etmelerine sebep olur. Birbirlerine yardım eden insan topluluğu arasında ise çekişmeler olmaz. Günümüzde maalesef gayr-i müslimlerde, birbirlerine, hattâ kendi oğullarına ve kızlarına yardım etme duygusunun son derece az olduğu görülmekte ve yaşanmaktadır.
Ramazân-ı şerîfte, oruç tutmak çok sevâptır. Özürsüz oruç tutmamak büyük günâhtır. Hadîs-i şerîfte, “Özürsüz, Ramazânda bir gün oruç tutmayan, bunun yerine bütün yıl boyu oruç tutsa, Ramazândaki o bir günkü sevâba kavuşamaz” buyuruldu. (Tirmizî)
Ama dinî bir mazeret varsa oruç tutmamak günâh olmaz. Açıktan oruç yiyen, bu aya hürmet etmemiş olur. Namaz kılmayanın da, oruç tutması ve haramlardan kaçınması gerekir. Bunların orucu kabûl olur ve îmânları olduğu anlaşılır.
ORUÇ TUTMA HAKKINDA BAZI HADÎS-İ ŞERÎFLER
Ramazân ayında oruç tutma hakkında hadîs-i şerîflerde buyuruluyor ki:
“Ramazân orucunu farz bilip, sevâp bekleyerek oruç tutanın günâhları affolur.” [Buhârî]
“Ramazân orucu farz, terâvîh namazı ise sünnettir. Bu ayda oruç tutup, gecelerini de ibâdetle geçirenin günâhları affolur.” [Nesâî]
“Ramazân bereket ayıdır. Allah bu ayda, günâhları bağışlar, duâları kabûl eder. Bu ayın hakkını gözetin. Ancak Cehenneme gidecek olan, bu ayda rahmetten mahrûm kalır.” [Taberânî]
“Ramazân orucunu tutup ölen mümin, Cennete girer.” [Deylemî]
“Ramazân ayında âilenizin nafakasını geniş tutun. Bu ayda yapılan harcama, Allah yolunda yapılan harcama gibi sevâptır.” [İbn-i Ebid-dünyâ]
“Oruçlu iken çirkin konuşmayın! Birisi size sataşırsa, “Ben oruçluyum” deyin!” [Buhârî]
“Oruçlunun susması tesbîh, uykusu ibâdet, duâsı makbûl, ameli de çok sevâptır.” [Deylemî]
RAMAZÂN AYININ ŞEREFİ
Büyük İslâm âlimi ve evliyâ-yı kirâmın önde gelenlerinden İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
Mübârek Ramazân ayı, çok şereflidir. Kur’ân-ı kerîm Ramazân ayında indi. Bin aydan hayırlı olan Kadir Gecesi, bu aydadır. Bu ayda, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır. Şeytânlar, zincirlere bağlanır. Rahmet kapıları açılır. Bu ayda, her gece, Cehenneme girmesi gereken, binlerce müslümân affolur, âzâd olur.
Bu ayda, nâfile olarak kılınan namaz, yapılan zikir, verilen sadaka ve diğer bütün nâfile ibâdetlere ihsân buyurulan sevâp, başka aylarda yapılan farzlara verilen sevâp gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda bir oruçluya iftâr verenin günâhları affolur, Cehennemden azâd olur. O oruçlunun sevâbı kadar, ayrıca buna da sevâp verilir; o oruçlunun sevâbı da hiç azalmaz.
Bu ayı fırsat bilmeli, elden geldiği kadar ibâdet etmelidir. Allahü teâlânın râzî olduğu işleri yapmalıdır. Bu ayı, âhireti kazanmak için bir fırsat bilmelidir. Bu ayda ibâdet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene boyunca, bu işleri yapmak nasip olur. Ama bu aya saygısızlık edenin, günâh işleyenin bütün senesi, günâh işlemekle geçer.
Bu ayda, emri altında bulunanların, işlerini hafifleten, onların ibâdet etmelerine kolaylık gösteren âmirler de affolur, Cehennemden âzâd olur. Ramazân-ı şerîf ayında, Resûlullah, esîrleri âzâd eder, her istenilen şeyi verirdi.
Ramazân-ı şerîfte iftârı erken yapmak, sahûru geç yapmak sünnettir. Resûlullah (aleyhisselâm), bu iki sünneti yapmaya çok önem verirdi. İftârda acele etmek ve sahûru geciktirmek, belki insanın aczini, yiyip-içmeye ve dolayısıyla her şeye muhtaç olduğunu göstermektedir. İbâdet etmek de zâten bu demektir.
Hurma ile iftâr etmek sünnettir. İftâr edince, “Zehebe’z-zama’ ve’btelleti’l-urûk ve sebete’l-ecr inşâallahü teâlâ” duâsını okumak, terâvîh kılmak ve hatim okumak önemli sünnettir.
Allahü teâlâ, bu mübârek ayda, kendi şânına yakışacak tarzda kulluk yapmayı ve râzî olduğu, beğendiği yolda bulunmayı, hepimize nasip eylesin.