İmâm-ı Rabbânî Hazretleri Hakkında
Bilindiği gibi, büyük âlim ve velî İmâm-ı Rabbânî’nin yaşadığı Hindistân asırlar boyunca, coğrâfî mevkıi i’tibâriyle, bütün dünyâda mühim bir yere sâhip olmuş [bugün de yüzölçümü i’tibâriyle dünyâda 7. ve nüfûs bakımından ise 2. olan] bir ülkedir. Orada,önce Gazneliler [962–1187], sonra Bâbür İmparatorluğu [1526-1858]…..gibi Türk İmparatorlukları hüküm sürmüştür.
Hindistân, Babürlüler Devleti, Ekber Şâh ve Dönemi [1542-1605], Ekber Şâh’ın ortaya attığı “Dîn-i İlâhî” ve İmâm-ı Rabbânî hakkında bir haylî kitap, makâle, ansiklopedi maddesi yazılmış, yüksek lisans ve doktora çalışmaları yapılmıştır.
XVI. yüzyılda Osmânlı İmparatorluğu’nda Kânûnî Sultân Süleymân Hân’ın durumu ne ise, İrân’da Şâh Abbâs, Özbekistân’da II. Abdullah Hân ve Hindistân’da da Ekber Şâh’ın durumu odur; ya’nî bunlar, dünyâ çapında, dönemlerine damgalarını vuran hükümdârlardır.
Tîmûr Hân‘ın soyundan Bâbür Şâh’ın torunu, Hümâyûn Şâh ile Îrân asıllı Hamîde Bânû çiftinin de oğlu olan ve Sind’deki Ömerkût Kalesi’nde, (4 Receb 949 / 14 Ekim 1542 yılında) doğan [Ebü’1-Feth Celâlüddîn Muhammed] Ekber Şâh (ö. 1014 / 1605), Hindistân’da kurulan Bâbürlüler-Gürgâniyye Türk İmparatorluğu’nun üçüncü hükümdârıdır [1556-1605].
İMÂM-I RABBÂNÎ’NİN “İSBÂTÜ’N-NÜBÜVVE” İSİMLİ ESERİ
Bizim geçen hafta bir nebze bahsettiğimiz Sempozyumda sunduğumuz teblîğimizde mevzû-i bahis ettiğimiz “İsbâtu’n-nübüvve” kitâbının ana teması, “Peygamberliğin ne demek olduğu”, “Mu’cizenin ma’nâsı”, “Hâtemü’l-Enbiyâ Muhammed aleyhisselâmın Peygamberliğinin isbâtı”, “Kur’ân-ı kerîmin Allah kelâmı olduğu” gibi İslâmiyetin temel konuları idi.
Ekber Şâh, sultânlığı döneminde, “Dîn-i İlâhî” adıyla yeni bir dîn ihdâs etmiş, bunu yakın çevresinden, çok az bir ekalliyet desteklemiş, âlimler ile halkın kâhir ekseriyeti buna karşı çıkmışlardır. Bu küfür, ilhâd ve bid’at akımına karşı çıkan ulemânın başında da İmâm-ı Rabbânî (rahmetullahi aleyh) gelmektedir. Hattâ “İsbâtü’n-Nübüvve” isimli kitâbını da bu maksadla te’lîf etmiştir.
Peygamberlik konusunda, İmâm-ı Rabbânî’nin “İsbâtü’n-nübüvve”si çok önemli bir eserdir. Bu eser, “Peygamberlik nedir?” adı ile Arapça’dan Türkçe’ye tercüme edilmiştir. “Hak Sözün Vesîkaları” kitabı içinde 6. bölüm olarak da yayınlanmıştır. Ayrıca İngilizce, Fransızca ve Farsça dillerine de tercüme edilmiştir.
[1986 yılında, Erzurum-İslâmî İlimler Fakültesi’nde, Dr. Hayreddin Yılmaz tarafından, Prof. Dr. Emrullah Yüksel’in danışmanlığında, “İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûkî Serhendî’de Nübüvvet Anlayışı” adıyla hazırlanan 201 sayfalık “Doktora Tezi”ni de burada zikretmeliyiz.]
PEYGAMBERİMİZ SON NEBÎ VE RESÛLDÜR
Kur’ân-ı kerîme göre “Nübüvvet-Risâlet”, İslâm dîninin en temel îmân esâslarından biridir. Her akl-ı selîm sâhibi insan kabûl eder ki: Yüce Allah, dünyâya gönderdiği ilk insan ve aynı zamanda ilk Peygamber olan Hazret-i Âdem’den i’tibâren, kullarına râzı olduğu, beğendiği yolu göstermek için, insanların ebedî saâdete kavuşmaları için, muhtelif asırlarda, zaman zaman, çeşitli coğrafî bölgelere, Peygamberler göndermiş, bunlardan bazılarına da, “Sahîfe”ler ve “Kitap”lar vermiştir.
Muhammed aleyhisselâmı ise, son Peygamber olarak bütün insanlara ve cinnîlere göndermiş, ona “Kur’ân-ı kerîm”i indirmiştir. Bunun için Hazret-i Peygambere “Hâtemü’n-nebiyyîn” veya “Hâtemü’l-Enbiyâ ve’r-Rusül” denilmiştir.
İslâm’ın son dîn, Resûlullah Hazret-i Muhammed’in de son Peygamber olduğu ve yeni bir Peygamberin gönderilmesine artık ihtiyaç bulunmadığı husûsu en bedîhî husûslardandır.