Yarın Mübârek Berât Kandilidir
Bilindiği üzere, bazı mekânlar emsâlinden çok daha mukaddes, bazı insanlar akrânından çok daha muhterem olduğu gibi, bazı zamanlar da benzerlerine nazaran çok daha kudsî, mukaddes ve mübârektir.
5 Ağustos 2005 (29 Cemâzi’l-âhir 1426) Cuma, 6 Ağustos 2005 (1 Recebü’l-ferd 1426) Cumartesi ve27 Ağustos 2005 (22 Recebü’l-ferd 1426) Cumartesi günü yazdığımız makalelerimizde de belirttiğimiz gibi,6 Ağustos 2005 (1 Receb 1426) Cumartesi günü, mübârek “üç ay”ların ilki olan Receb-i şerîfi idrâk etmiştik.
Receb ayının ilk Cum’a gecesi, yanî 11 Ağustos 2005 (6 Receb 1426) Perşembe’yi 12 Ağustos (7 Receb) Cuma’ya bağlıyan gece, mübârek “Regâib Kandili”ydi.
31 Ağustos 2005 (26 Recebü’l-ferd 1426) Çarşambayı 1 Eylül 2005 (27 Recebü’l-ferd 1426) Perşembeye bağlıyan gece ise “Mi’râc Kandili” idi.
“Mi’râc Kandili”nden genişçe bahsettiğimiz 2 Eylül 2005 (28 Recebü’l-ferd 1426) Cuma tarihli makalemizdede belirttiğimiz gibi, Allahü teâlâ, hiçbir Peygambere, hiçbir mahlûkuna vermediği ni’metleri, Habîbi olan Resûlullah’a (aleyhisselâm) ihsân etmiştir. Onu kendine da’vet etmiş, o yedi kat gökleri geçmiş, her gökte büyük bir Peygamberi görmüştür.
Resûlullah (aleyhisselâm), bu “isrâ ve mirâc” yolculuğunda Kürsî, Arş ve rûh âlemlerini geçip, Cenneti, Cehennemi, sayısız şeyleri görmüş; bilinemiyen, anlaşılamıyan ve anlatılamıyan şekilde, Allahü teâlânın dilediği yüksekliklere ulaşmıştır.
Mekânsız, zamânsız, cihetsiz, sıfatsız olarak Allahü teâlâyı da görmüş; gözsüz, kulaksız, vâsıtasız, ortamsız olarak Rabbi ile konuşmuştur.
Hiçbir mahlûkun bilemiyeceği, anlıyamıyacağı ni’metlere kavuşup, bir ânda, Kudüs’e ve oradan da Mekke-i mükerremeye, Ümm-i Hânî’nin evine dönmüştür.
“Rûhu’l-beyân”da “Tefsîr-i Hüseynî”den naklen deniliyor ki: “Resûlullah’ın [Kur’ân-ı kerîm’de zikredilen] Mekke’den (Mescid-i harâmdan) Kuds’e (Beytü’l-makdise, Mescid-i aksâ’ya) götürülüşüne inanmıyan kâfir olur. Göklere ve bilinmiyen yerlere götürüldüğüne inanmıyan ise, dâl ve mübtedi’, ya’nî sapık ve bid’at ehli olur.”
İslam dininde özel yerleri bulunan ve “üç aylar” diye bilinen “Recebü’l-ferd”, “Şa’bânü’l-muazzam” ve “Ramazânü’l-mübârek” aylarından ikincisi olan Şa’ban, “Peygamber Efendimizin (sallallâhü aleyhi ve sellem) ayı” olarak bilinmektedir. Bu ay, 05 Eylül 2005 ( 1 Şa’bânü’l-muazzam 1426) Pazartesi tarihinde başladı.
Sevgili Peygamberimizin muhtelif hadîslerinde zikrettikleri mübârek Receb ayı hızlı bir şekilde gelip geçti. Şa’bân-ı şerîf de çabucak gelip geçecektir. Büyük İslâm âlimi İmâm-ı Gazâlî hazretlerinin, “Âhiret yolcusunun, ibâdetle ihyâ edilmesi kuvvetle müstehab olan mübârek geceleri boş geçirmesi uygun değildir. Çünkü bunlar hayır mevsimleri ve kârı bol olan gecelerdir. Kazançlı mevsimleri ihmâl eden bir tâcir, bir kâr sağlayamadığı gibi, mübârek geceleri gafletle geçiren âhiret yolcusu da maksada ulaşamaz” cümlelerinde belirttikleri “hayır mevsimlerinden ve kârı bol olan gecelerden biri”ni daha yarın idrâk edeceğiz.
Berât gecesi, Şa’bân ayının onbeşinci gecesidir. Ya’nî ondördüncü günü ile onbeşinci günü arasındaki gecedir. Allahü teâlâ, ezelde, hiçbir şey yaratmadan önce, her şeyi takdîr etti, diledi. Bunlardan, bir yıl içinde olacak her şeyi, bu gece meleklere bildirir. Doğumlar, ölümler, terfîler, tenzîller v.s. liste hâlinde meleklere verilir. Kur’ân-ı kerîm, topluca Levh-i mahfûza bu gece indi. Bu husus, Duhân sûresinin başında bildirilmektedir. Bir de Kur’ân-ı Kerîm’in semâ-i dünyâya ve oradan da Sevgili Peygamberimize inmeye başlaması var ki, bu da Kadir gecesinde olmuştur. Bu husus ta, Kadir sûresinde bildirilmektedir.
Bir hadis-i şerifte, “Şa’bân ayının onbeşinci gecesini ihyâ edenleri, Allahü teâlâ affeder. Yalnız, müşrikleri, sihir yapanları, anaya-babaya eziyyet edenleri, bid’at ehlini, zinâ edenleri ve şarap içmeye devam edenleri affetmez” buyuruldu. Bu geceye “Berât Gecesi” denir. İçki hakkında, “Fazlası sarhoş edenin damlasını içmek de haramdır” buyurulmuştur. Yukarıda sayılan günâhlardan hâlisâne tevbe edilirse, Allahü teâlâ hepsini affeder.
Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu gece, çok ibâdet ve duâ ederdi.
Allahü teâlânın, kullarına çok acıdığı için, bir fırsat ve ganîmet olarak lutfettiği, yapacakları duâ ve tevbeleri kabûl edeceğini bildirdiği ve İslâm dîninin kıymet verdiği bu geceleri iyi değerlendirmeli, gereği gibi ihyâ etmeli, çok ibâdet yapmalı, mâlî ve bedenî her türlü hayrı işlemeye çalışmalı, ya’nî kazâ namâzları kılmalı, Kur’ân-ı kerîm okumalı, duâ ve tevbe etmeli, sadaka vererek müslümânları sevindirmeli, bunların sevâblarını ölülere de göndermelidir. Bu gecelere saygı göstermeli, yanî günâh işlememelidir.
Mübârek gecenizi, bugünden tebrîk ediyor, Cenâb-ı Hak’tan, sıhhat ve âfiyet içerisinde, sevdiklerinizle birlikte nicelerine kavuşmanızı hâlisâne diliyoruz.