Sahabenin Üstün Gayretleri
İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
Resulullah vefatına yakın, (Bana kâğıt verin, size bir şeyler yazacağım) buyurunca, oradakilerden bir kısmı, kâğıt verip de rahatsız etmeyelim dedi. Hz. Ömer, vahyin son bulduğunu, Cebrail aleyhisselamın artık haber getirmeyeceğini, rey ve ictihaddan başka bir yolla ahkam çıkarılamayacağını bilmişti. O anda Resulullahın yazacağı şeyler, ictihadla bulunacak şeyler olacaktı. Çünkü dinin kâmil olduğu, eksik kalmadığı âyet-i kerime ile de bildirilmişti. Hz. Ömer, bunları düşünerek, Resulullahı o sıkıntılı anda üzmek istemedi. (Müctehidlerin kıyas ve ictihad etmeleri için, Kur’an-ı kerim kâfidir) anlamında, (Bize Kur’an yetişir) dedi. Hallerden ve işaretlerden anlamıştı ki, yazılacak ahkamın ictihadı, hadis-i şeriflerden çıkarılmayıp, Kur’an-ı kerimden çıkarılacak şeylerdi. O halde, Hz. Ömer’in konuşması, Resulullahı hastalığın şiddetli zamanında yormamak için merhamet ve şefkatinden idi. Zaten, kâğıt istemeleri de emir değil, başkalarını ictihad zahmetinden kurtarmak için idi. Çünkü, emir şeklinde olsaydı, emirleri bildirmek lâzım olduğundan, kâğıdı istemeye önem verir, isteğinden vazgeçmezdi. Resulullah, ömründe bir şey yazmamıştı. Bundan başka, (Benden sonra yoldan çıkmayasınız) buyurmuştu. Halbuki, din kâmil olmuş iken, yoldan çıkmak nasıl olabilirdi? Bununla beraber, yoldan çıkılacaksa, 23 senede durdurulmayan bir şeyi, durdurmak için bir anda ne yazılabilirdi? Sesler yükselince, Resulullah, (Çekişmeyin, Peygamberin huzurunda çekişilmez, yanımdan gidin) buyurdu ve artık, bir şey söylemedi, kâğıt kalem de istemedi. Eshab-ı kiramın bu farklı ictihadı keyif için olsaydı mürted olurlardı. Çünkü, Server-i âleme karşı ufak bir edepsizlik küfürdür.
Halbuki,
bir müctehidin, başkasının ictihadına uyması yasaktır. Hadid suresinin onuncu âyetinde
hepsi cennetlik olduğu bildirilen Eshab-ı kiram, ana babalarını, çocuklarını,
ailelerini, o Servere feda etmişlerdi. Ona olan imanları, ihlasları o kadar
çoktu ki, tıraş olunca, mübarek saçlarını, sakal kesintilerini yere düşmeden
kapışırlar, bir kılını taşımayı, taç ve tahttan kıymetli bilirlerdi. Koca Roma
ordularını yere seren, kaleleri, ülkeleri fetheden Halid ibni Velid, bütün bu
başarılarının, başında taşıdığı bir sakal-ı şerif sayesinde olduğunu
söylemişti. (Mektubat-ı Rabbani) O sırada (Yanımdan
gidin) buyurması, Refik-ı a’lâ’yı istediğini göstermektedir. (Kurret-ül
ayneyn)
Resulullah, birçok işte, Eshabına danışırdı. Eshab-ı kiramın dediklerine
uygun vahy de gelirdi. Hz. Ömer’in fikrini söylemesi, bunun için idi.
Resulullah, Hz. Ömer’in sözünü doğru bulup, bir daha istemedi. Perşembeden
Pazartesi gününe kadar, bir daha bunu tekrar etmedi. Arzu etseydi, bu günlerde
yine emrederdi. Yazılması lazım olsaydı, tekrar istemesi lazım olurdu. Bu iş,
Hz. Ömer’in, Resulullah yanındaki kıymetini, şerefini gösteren bir vesikadır.
(Sorun, sayıklamış olmasın) demesi. (O sayıklamaz, hep doğru söyler. Bunun
için, iyi anlamak için sorun) demektir. Bununla beraber, bu sözü Hz. Ömer’in
dediğini bildiren sağlam haber de yoktur. (Hz. Ali’nin halife olmasını yazacaktı)
demek, boş sözdür. Yazsa idi, Hz. Ebu Bekir’i yazardı. Çünkü, hasta iken, Hz.
Aişe’ye (Baban Ebu Bekir’i çağır! Ona
yazacağım ki, biri çıkıp, kendisinin Ebu Bekir’den hilafete daha layık olduğunu
söylemesin. Allahü teâlâ, yalnız Ebu Bekir’den razıdır) buyurduğu Müslim’de
yazılıdır. (K. Ayneyn)