Pazar, Kasım 3, 2024
Makaleler

Resûlullah Efendimiz’in Eyyûb Sultân’a Beş Tavsiyesi

Bugün ve yarınki makâlelerimizde inşâallah, “Resûlullah Efendimizin, Eyyûb Sultâna yaptığı beş tavsıyesi”ni ele almak istiyoruz. Ama ona geçmeden önce, Eyyûb Sultân’a dâir birkaç kelime yazmak münâsib olacaktır.

Sevgili Peygamberimiz, Medîne-i münevvereye hicret buyurduğunda, Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin (radıyallahü anh)  evinde yedi ay misâfir kalmıştır. O, Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden olup bütün gazâlarda bulunmuş, 150 hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir.

670 [h. 50] yılında, Süfyân bin Avf emrinde İstanbul’a gelen ordu içinde bulunan otuzüç Sahâbî’den biri de o idi. Hazret-i Hâlid, İstanbul’a kadar geldi ve dizanteriden vefât edip burada defnedildi.

Fâtih Sultân Muhammed Hân (rahmetullahi aleyh), İstanbul’u fethedince, hocalarından Akşemseddîn Efendi (kuddise sirruh) onun kabrini keşf etti. Üzerine güzel bir türbe ile yanına da büyük bir câmi’ yapıldı.

Türbenin son ta’mîrini, İkinci Mahmûd Hân yaptırmıştır. Sanduka üzerindeki yazılar, Sultân’ın kendi el yazısıdır. Türbede asılı levhadaki iki beyti, Üçüncü Selîm Hân söylemiş, Hattât Yesârîzâde de yazmıştır. Türbede bulunan “Nakş-i Kadem-i Peygamberî: Sevgili Peygamberimizin mübârek ayak izi”, Birinci Mahmûd Hân’ın emri ile 1634 [h. 1044]’de sarâydan oraya getirilmiştir. “Hadîkatü’l-cevâmi’”isimli kitapta, Türbe civârındaki kabirler hakkında uzunca bilgi verilmektedir.

Ramazân aylarında câmilere mahya kurulması emr olununca, 172 [h. 1136] yılında Eyyûb Sultân Câmiinin yanına iki uzun minâre yapıldı. “Mir’âtü’l-haremeyn”de, “Çifte minâreli câmilere mahya kurulması, Sultân Üçüncü Ahmed Hân devrinde, oniki sene kadar sadr-ı a’zamlık yapmış olan Dâmâd İbrâhîm Pâşa’nın 1132 [m. 1719] senesinde ihdâs ettiği bir bid’attir” (s. 802) diye yazılıdır.

Eyyûb Sultân Câmii, Üçüncü Selîm Hân tarafından 1800 [m. 1215]’de yeniden yapıldı. İlk Cum’a namâzında Sultân da bulundu. Câmiin son ta’mîrini 1960 [h. 1380]’de şehîd başvekîl merhûm Adnan Menderes yaptırmıştır.

Kendisinden çok kısa olarak bahsetmeye çalıştığımız, İstanbul’umuzun ma’nevî sultânı, halk arasında “Eyyûb Sultân” diye meşhûr olan Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensârî  (radıyallahü anh), bir gün Resûlullah Efendimize (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip dedi ki:

“Ya Resûlallah! Bana öyle az ve öz bir nasîhat et ki, onu kafamda tutabileyim ve onunla amel edebileyim.”

Resûlullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) ona şöyle buyurdular:

“Sana şu beş şeyi tavsiye ediyorum:

1- Halkın elinde olanlara göz dikme ve onlardan ümîdini kes. Bu, zenginliğin tâ kendisidir.

2- Tamahtan [tama’dan] sakın. Zîrâ tamah [tama’] peşînen fakîrliktir.

3- Namazı öyle kıl ki, sanki bu senin en son namazındır ve artık diri kalıp da diğer namazı kılamayacaksın.

4- Sonradan mecbûr kalıp da özür dileyeceğin bir ameli yapmaktan sakın.

5- Kendin için istediğin (arzû ettiğin, sevdiğin) şeyi dîn kardeşin için de iste (arzû et, sev).”   

Bu hadîs-i şerîfte geçen 5 maddeyi kısa kısa açıklamakta fayda var. Ama bugün yerimiz kalmadı, onun için o maddeleri de inşâallah yarın ele almaya çalışalım. [Yarın inşâallah, hadîs-i şerîfte mevzû-i bahis olan “kanâat” ve “tama’” terimleri üzerinde birer nebze duralım. Kalan üç madde üzerinde de inşâallah başka bir zaman dururuz.]