Peygamberimizin Bu Dünyadaki Fonksiyonu
Daha önceki bir makalemizde, Sevgili Peygamberimizin “Ben, sizin için bir baba gibiyim; bilmediklerinizi öğretiyor, sizi terbiye ediyorum” (Ebû Dâvûd, Nesâî); “Ben bir muallim olarak gönderildim” (İbn-i Mâce) ve “Ben güzel ahlâkı tamâmlamak için gönderildim” hadîs-i şerîflerini zikretmiştik.
İNSANLARI ATEŞTEN KURTARMAK İÇİN PEYGAMBERİMİZİN GÖSTERDİĞİ GAYRETLER
Bugünkü makalemizde ise, Peygamberimizin 2 önemli hadîs-i şerîfine daha temâs etmek istiyoruz:
1- “Benim ve sizin benzeriniz, ateş yakan ve ateşine pervâne ve çekirgeler düşmeya başlayınca, onları men etmeye çalışan kimse gibidir. Ben sizi ateşe düşmekten korumak için eteklerinizden tutuyorum; halbuki siz benim elimden kurtulmaya çalışıyorsunuz.” (Müslim)
2- “Allah’ın, benimle gönderdiği hidâyet ve ilim, bol yağmura benzer ki, o yağmurun isâbet ettiği yerin bir kısmı, suyu içen kuvvetli bir toprak olup bol ot bitirir.
Bir kısmı da su içmeyen katı yer olup suyu biriktirir ve muhafaza eder de, Allahü teâlâ o su ile insanları faydalandırır; insanlar ondan içerler, hayvanlarını sularlar ve onunla ekerler biçerler.
Yine o yağmur öyle bir yere isabet eder ki orası düz ve kaypaktır; ne su tutar, ne de ot bitirir.
İşte bu, Allah’ın dînini anlayan ve Allahü teâlânın benimle gönderdiği hidâyet ve ilimden faydalanan ve onları bilip (öğrenip) başkalarına da öğreten kimse ile buna kulak asmayan, benim getirdiğim hidâyeti kabûl etmeyen kimsenin benzeridir.“(Buhârî, Müslim)
Görüldüğü gibi, bu hadîs-i şerîfte, insanlar, toprak misâli ile anlatılıyor:
Üç grup toprak olduğu gibi, üç grup da insan vardır:
Suyu içine alıp bolca ot yetiştiren toprak, yağmurdan hem kendisi istifâde eden, hem de başkalarını faydalandıran topraktır.
Suyu içine almayan, ama üzerinde tutan toprak, kendisi faydalanamıyorsa da, hiç olmazsa başkalarının istifâdesine sebeb oluyor.
Ama, suyu tutmayan, ot da bitirmeyen toprağın, kendisine de, başkalarına da faydası olmaz.
Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, eğitimde işin esâsı, hem kendisine faydalı, hem de âilesine, milletine, vatanına ve devletine faydalı bir unsur meydana getirmektir. İşte millî eğitimimizdeki ana hedef de bu olmalıdır.
Şüphesiz ki, eğitimciler için nümûne-i imtisâl yanî örnek insan, ideal eğitimci, bundan 14 asır evvel, tek başına teblîğâta başlayarak 23 sene gibi çok kısa zaman zarfında, târihin bir benzerini görmediği ve kıyâmete kadar da göremeyeceği 150.000 kâmil insânın meydana gelmesine vesîle olan, asr-ı saâdetin mimârı sevgili Peygamberimizdir. Ahzâb suresinin 21. Âyet-i kerîmesinde ifâde buyurulduğu üzere, Peygamber efendimiz, bizler için, her husûsta, en güzel örnek olduğuna göre, eğitimde de güzel bir örnektir. Zira Peygamberimizin ve O’nun izinden giden âlim ve velîlerin, nasıl kâmil cemiyetler meydâna getirdikleri açıkca ortadadır. Burada Karahanlılar, Gazneliler, Timuroğulları, Babürlüler, Selçuklular ve Osmanlıları zikredebiliriz.
PEYGAMBERİMİZE İTÂATLE İLGİLİ BAZI ÂYET-İ KERÎMELER
Peygamber efendimize itâat ve ittibâ etme yanî uyma konusunda, Kur’ân-ı Kerîm’de birçok âyet-i kerîme vardır.
Misâl olmak üzere, bunlardan bazılarını, Kur’ân-ı kerîm’deki sûre sıralarına göre şöyle zikredebiliriz:
a) “De ki: Allah’ı seviyorsanız, bana uyunuz ki, Allah da, sizi sevsin ve günâhlarınızı bağışlasın.” (Âl-i İmrân, 31)
b) “Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsanız, herhangi bir şeyde ihtilâfa düştüğünüzde, onu Allah’a ve Resûlüne arz ediniz.” (Nisâ, 59)
c) “Hayır, Rabbine yemin ederim ki, onlar, aralarında çıkan o karışık işlerde, seni hakem kılmadıkça ve hem de verdiğin hükümden dolayı, hiçbir sıkıntı duymaksızın teslîm olmadıkça, îmân etmiş olmazlar.” (Nisâ, 65)
d) “Bir kimse, Peygamber’e itâat ederse, Allah’a itâat etmiş demektir.” (Nisâ, 80)
e) “Peygamber’in emrine muhâlefet edenler, fitneye ve can yakıcı azâba uğramaktan korksunlar.” (Nûr, 63)
f) “Allah’tan ve kıyâmet gününden korkan sizler için, Peygamber ne güzel örnektir.” (Ahzâb, 21)
g) “Ey kadınlar! Evlerinizde okunan Kur’ân’ı ve hikmeti hâtırlayınız:” (Ahzâb, 34)
h) “Muhakkak sen, doğru yola, Allah yoluna kılavuzlarsın…” (Şûrâ, 52-53)
i) “Peygamber’in size getirdiklerini alınız (tutunuz), yasak ettiği şeylerden sakınınız.” (Haşr, 7)
Zâten Allahü teâlâ, bir insanda bulunabilecek, görünür görünmez bütün iyilikleri, bütün üstünlükleri, bütün güzellikleri habîbinde toplamıştır. O, güzel huyu, yumuşaklığı, afvı, sabrı, ihsânı ve ikrâmıyla herkesi hayrân bırakmış, onu görenler ve sözlerini işitenler, seve seve müslüman olmuşlardır. Onun hiçbir hareketinde, hiçbir işinde, hiçbir sözünde, hiçbir zaman, hiçbir çirkinlik, hiçbir kusur görülmemiştir.
İşte bu husus, iyi anlaşılacak olursa, dînî ve dünyevî işlerimizde, kimi örnek almamız gerektiği açıkca ortaya çıkar.