Cumartesi, Ekim 5, 2024
Gazete Makaleleri

Münafıklar İçin İnen Âyetler

Selefiyye ve necdi denilen sapık fırka kâfirler için inen âyetleri Müslümanlara, Hurufiler ise, münafıklar için inen âyetleri, Eshab-ı kirama yüklüyorlar. Mesela, (Mücadele 8, Münafıkun 1, Muhammed 16 gibi)

Bu iftiralara Hucec-i katiyye kitabı şöyle cevap veriyor:

Önceleri, münafıkların sayısı çoktu. Sonra azaldı ve Resulullahın vefatına doğru, münafıklar, müminlerden ayırt edildiği. (A. İmran 179) da bildirilmiştir. Buhari’deki hadis-i şerifte de, (Demirci ocağı, demiri pasından ayırdığı gibi, Medine şehri de, münafıkları müminlerden ayırır) buyuruldu. Aşağıdaki âyetlerle övülen eshab-ı kiramı, münafıklarla aynı kefeye koymak çok çirkindir:

(Sizler, en hayırlı ümmetsiniz.) [Âli İmran 110]

(Eshabın hepsi, birbirlerine karşı merhametlidir.) [Feth 29]

(Mekke’nin fethinden önce ve sonra Müslüman olanların hepsine de, Hüsnayı [Cenneti] söz veriyorum.) [Hadid 10]

(Allah, Eshabın hepsine cenneti söz verdi.) [Nisa 95]

(Allah, muhacir ve ensardan razı olmuş ve onlara cenneti hazırlamıştır.) [Tevbe 100]

Mücadele suresi 8. Âyetinin bir kısmı münafıklar için, bir kısmı da Yahudiler için inmiştir. Âyette münafıkların gizli toplantı yaptıkları bildirildiği gibi, (Sana selam verdikleri zaman, Allahın, seni selamladığı gibi vermiyorlar) kısmı ile de Yahudiler azarlanmaktadır. Yahudiler, Resulullahın yanına geldikleri zaman, (Selamün aleyküm) yerine, (Samı aleyküm) derlerdi. Resulullah da (ve samı aleyküm) buyururdu. Bunun için, bu âyetin sonunda, (Yerleri Cehennemdir) buyuruldu.

Münafıkun suresinin, (Münafıklar, sana geldiği zaman) mealindeki ilk âyeti münafık Abdüllah bin Selul ve arkadaşları için indiği bütün tefsirlerde yazılıdır. Muhammed suresinin (Onlardan, seni dinleyenler, yanından çıktıkları zaman…) mealindeki 16. âyeti, münafıklar için gelmiştir. Çünkü Allahü teâlâ, müminleri, münafıklardan ayırarak, âyetin sonunda, (Onların kalblerini Allah mühürledi…) buyurmuştur. Bundan sonraki âyette de Eshab-ı kiramı kurtuluş ile müjdeledi. Said bin Cübeyr, “Muhammed suresinin (Kalblerinde hastalık olanları gördün) mealindeki 20. âyeti, münafıkları açıkça göstermektedir” buyurdu.

Huneyn gazvesindeki dağılmak da, kaçmak değil, bir harp oyunu idi. Her savaşta, buna benzer oyunlar olur. Sonra, bu dağılanlar, Eshab-ı kiramın büyükleri de değildi. Birkaç ay önce, Mekke’nin fethinde, azat edilmiş olan esirlerdi. Sonunun zafer olacağı belli idi. Hatta bu çekilmenin zafere yol açtığı, Tevbe suresinin, (Sonra, Resulüne ve müminlere sekine indirdi) mealindeki 20. âyeti ile bildirildi. Resulullah bunu bildiği için, o gün dağılanlara hiçbir şey söylemedi. Hiçbirine darılmadı.

Eshab-ı kiram aleyhine indiği söylenen âyetler, üç halife için inip de Hz. Ali’nin bundan istisna edildiğini bildirmiyor. Eğer bu âyet, eshab-ı kiramı suçluyorsa, o zaman Hz. Ali de suçlanmış olur.

[Görüldüğü gibi, sahabi düşmanlığı yapacağız diye Hz. Ali’ye de hücum ediyorlar ve haşa “Bir âyette eshabın tamamı övülüyor, bir âyette de suçlanıyor” diyerek Allahı tenakuzlu âyet göndermekle suçlamış oluyorlar.]