Cumartesi, Ekim 5, 2024
Gazete Makaleleri

Maliki’yi Taklit İle İlgili Meseleler

Bir yerindeki yaradan çıkan kandan dolayı, Maliki’yi taklit eden, daha sonra elini bıçakla kesse, çıkan kan, abdestini bozar mı?

CEVAP

Evet bozar, çünkü kitaplarda diyor ki: Namaz kılarken semavi [gayr-i ihtiyari yani elinde olmayan] bir özürle abdesti bozulan Hanefi, hemen namazdan çıkar. Maliki’de ise, namazı bozulmaz. O anda özür sahibi olur. Namazına devam eder.

Semavi özürler, Maliki’yi taklit edenin de abdestini bozmuyor. Mesela namazda ishalini tutamasa, çıbanından veya yarasından kan aksa, burnu kanasa, kulağından irin aksa, makattan solucan çıksa, idrarını tutamasa, kadınlardan akıntı çıksa, basurdan kan, fistüllerden, göbekten akıntı çıksa, tutamayıp gaz kaçırsa, ağız dolusu kussa, bunlar semavi özür oldukları için, hiç birisi Maliki’yi taklit edenin abdestini bozmaz. Abdesti bozulmadığı için namazına devam eder.

Böyle özürleri olan kimsenin elini bıçak kesip kan çıksa, abdesti bozuluyor, çünkü bu semavi özür olmuyor. Ama ondan sonra yaralı elinden çıkan kanlar, irinler semavi özür halini aldığı için, abdestini bozmuyor.

Bu özürler abdesti bozmuyor ama, namazda basurundan kan gelenin çamaşırına kan bulaşır veya irin, idrar ve ishal bulaşır. Böyle özürle meydana gelen bu necasetlerle [pisliklerle] kılınan namaz da sahih olur. Çünkü Maliki’de necasetsiz elbise ile namaz kılmak farz değil, sünnettir.

Hastaya, idrar için, sonda takılıyor, idrar, bir torbada birikiyor. Yatalak ve üstü necis oluyor. Maliki’yi taklit ederek namazını o haliyle kılar. Kılmayıp kazaya bırakması haram olur.

Unutup necasetli elbise ile namaz kılan, namazdan sonra, necis elbise ile namaz kılmış olduğunu görse, o namazı iade etmeyip, (Bu namazı Maliki’ye göre kıldım) demekle namazı sahih olur.

Dinimizin bildirdiği bu ruhsatlardan faydalanmamak takva ve azimet olmaz. Aksine cahillikten dolayı Allahın rahmetini tepmek olur. Çünkü İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:

(Gerektiğinde en kolay fetvaya uymalı. Allahü teâlâ, insanlara güç gelen şeyleri değil, kolay olanların yapılmasını istiyor. Çünkü insanın zayıf, dayanıksız yaratıldığını bildiriyor. Kur’an-ı kerimde, (Allah, size kolaylık ister, zorluk, güçlük istemez) buyuruldu. (Bekara 185)

Dinimiz böyle derken, taklit etmemek için direnmek taassuptur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Allahın verdiği kolaylık ve ruhsatlardan faydalanın!) [Buhari]

(Ruhsatlardan faydalanmayan, Arafat dağı kadar günah işlemiş olur.) [Taberani]

(Allahü teâlâ, ruhsatla da amel edilmesini sever.) [Beyheki]

Günümüzde mezhep taklidi ile ilgili Müslümanlar üçe ayrılır:

1- Zaruret de olsa, başka mezhebi taklit etmeyi caiz görmemek. (Taassup ehlinin yolu)

2- Her mezhebin kolay gelen hükümlerini almaya çalışmak. (Mezhepsizlerin yolu)

3- Zaruret, ihtiyaç olunca, başka mezhebi taklit etmek. (Ehl-i sünnet ulemasının yolu) Islamiyet, ifrat ve tefrit, yani aşırı hareketlerden uzak her Müslümanın rahatça uygulayabileceği hükümler topluluğudur. Mezhep taklidinden kaçanlar tefrit ehlidir. Telfik yapanlar, yani her mezhebin kolay tarafını toplayanlar ifrat ehlidir. Bunların her ikisi de yanlıştır.