İslam Dininde İlmin Yüksek Kıymeti
Bu makalemizin hemen başında belirtelim ki, hakikatte ilim sıfatı, Allahü tealanın yüce sıfatlarındandır. Kullarına da cüz’i olarak vermiştir. Allah’ın ilmi şüphesiz ki küllidir; ama kulların bilgisi cüz’idir. Yüce Allah, gaybı da (gizliyi de), açık olanı da bilir. İnsanların ilim sahibi olmaları ilmi, kitapları ve alimleri sevmeleri ve onları okuyup dinlemeleriyle mümkün olmaktadır.
Kur’an-ı kerimde en çok geçen kelime, Allah lafz-ı celalidir. Bu kelime, değişik şekillerde 2697 (ikibin altıyüz doksanyedi) defa geçmektedir. Kökü “alime” olan ilim kelimesinden müştak(türemiş) olan kelimeler de, Kur’an-ı kerimde pekçok defa zikredilmiştir. Mu’cemlerden, fihristlerden yaptığımız bir araştırmaya göre, bu kelimelerin sayısı toplam olarak 676(altıyüz yetmişaltı)dır ki, Allah kelimesinden sonra, Kur’an-ı kerimde en sık geçen kelimelerden biri olduğunda şüphe yokdur.
Sevgili Peygamberimiz ( sallallahü aleyhi ve sellem ), 40 yaşında iken, peygamberliği henüz kendisine bildirilmeden önce, Mekke-i mükerremede Nur dağındaki Hıra mağarasında tefekkür ve ibadetle meşgul oluyordu.Yine böyle bir haldeyken, Cebrail aleyhisselam, Ramazan-ı şerif ayının 17. gecesi gelip, ilk emri getirmişti. Bilindiği üzere, bu gelen ilk vahiy, Alak Suresinin ilk beş ayet-i kerimesi idi.
İlk emri, “Oku” şeklinde başlayan ve tebliği 23 sene devam eden İslam dininde ilme ve okumaya büyük ehemmiyet verilmiştir. Hakikaten İslamiyet ilme, fenne, tekniğe, endüstiriye layık olduğu üzere önem verir. İlim mevzuunda, ilmin temin edeceği yüksek dereceler hususunda, Kur’an-ı kerimde müteaddid ayet-i celileler ve Peygamber efendimizin birçok hadis-i şerifi vardır. Şimdi konumuzla ilgili birkaç ayet-i kerime mealini misal olarak sunmak istiyoruz:
“….Allah, sizden iman etmiş olanlarla, kendilerine ilim verilmiş bulunanların derecelerini yükseltir…” (Mücadele:11)
” Allah’tan kulları arasında (hakkıyla) ancak alimler korkar …” (Fatır:28)
“De ki, bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak temiz akıl sahipleri (bunları) düşünürler.” (Zümer:9)
Sevgili Peygamberimizin, bu konudaki hadis-i şeriflerinden de birkaç tanesini zikredelim:
“İlim talebetmek (erkek ve kadın) her müslümana farzdır.”
“Beşikten mezara kadar ilim tahsil ediniz.”
“Sadakanın en faziletlisi, müslüman kimsenin ilim öğrenmesi , sonra onu müslüman kardeşine öğretmesidir.”
“Ya alim veya öğrenici yahud dinleyici olarak veyahud da (bunlara) muhabbet besliyerek hal ve istikbalini te’min et. (Bu dört grubun dışında) beşinci olma, yoksa helak olursun.”
“İstediğiniz kadar okuyun, bildiğinizle amel etmedikçe, Allah size mükafat vermez.”
“Kim bildiği ile amel ederse, Allah ona bilmediklerini de öğretir.”
Bir rivayette: “Bilmediği ilme onu varis kılar” buyurulmuştur.
Misal olmak üzere birkaç tanesini zikretmiş bulunduğumuz bu ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerden başka, ilim mevzuunda birçok ayet ve hadis daha vardır, onlara temas etmeye bu kısa yazımızın hacmi müsait değildir. İnşaallah, yeri ve zamanı geldikçe onlara temas edeceğiz.
Şüphesiz ki, kamil bir iman, tam bir taat ve ibadet, Allahü tealaya ve Resul-i ekremine hakkıyla itaat ve tabi olma, iyiliği emretme ve kötülükten nehyetme, İslamı en iyi şekilde tebliğ, Allah yoluna da’vet ve diğer hizmetler, layıkı vechile, ancak ilim, irfan ve hikmetle yapılabilir.
Herkesçe bilindiği gibi, insanların diğer varlıklardan imtiyazlı ve üstün olmaları, kuvvetle, vücut iriliğiyle, çok yemekle, yiğitlikle değil, iman, ilim, edep, ahlak ve takva iledir. “İnsanın şerefi ilim ve edebledir. Mal ve neseble değildir” kelam-ı kibarı, konuyu ne güzel özetlemektedir. Yine ” İlim rütbesi, rütbelerin en yükseğidir” hadis-i şerifi ilim rütbesinin durumunu çok güzel ifade etmekdedir. İslam alimleri ve atalarımız, asırlarca gecelerini gündüzlerine katarak çok kıymetli kitaplar yazmışlar ve bunları kütüphanelerde gözleri gibi koruyup bizlere kadar ulaştırmışlardır. Bizlere düşen, bunları okuyup istifade etmek ve gereğini yapmaktır.
Şurası bir hakikattir ki, okuyan ve okumasından istifade edebilen insanlar, daima tekamül kaydederler. Okuma, akli ve fikri gelişmeyi temin eder. Okuma-yazmanın önemini ifade için, uzun söze lüzum yok. Bu konuda asr-ı seadetten vereceğim bir tek örnekle yetineceğim:
Bedir harbinde, Mekke’li müşriklerden, Kureyş kafirlerinden bir kısmı esir alındı. Esirlerin ne yapılacağı mevzuunda istişareler yapıldıktan sonra, her kafir on müslüman çocuğa okuma-yazma öğretirse serbest bırakılacak diye karar verildi. O zaman, maddi yönden sıkıntı içinde bulunup paraya büyük ihtiyaçları olan Peygamber efendimiz ve müslümanlar, okuma-yazmayı paradan daha mühim sayarak, esirlerden fidye yani kurtuluş parası alıp onları serbest bırakma yerine, az önce zikredilen yolu tercih etmişlerdir. Bu, okuma-yazmanın, ilim öğrenmenin ve bilgiyi arttırmanın ehemmiyetini bizlere ifade bakımından herhalde kafidir.
Netice olarak söylemek gerekirse, insanın diğer varlıklardan daha mümtaz olması iman, ilim, edep, ahlak ve takva iledir. Bundan dolayı, en son ve en mükemmel din olan mukaddes dinimiz İslamiyette ilme, ilim adamlarına, kitaba, okumaya çok büyük önem verilmiştir.