Eshab-I Kiramın En Büyükler
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Ehl-i sünnet âlimleri, söz birliği ile, (Şeyhaynı üstün tutmak ve iki damadı sevmek lazımdır) demektedir. Yani, Hz. Ebu Bekir ile Hz. Ömer, Eshab-ı kiramın hepsinden daha yüksektir ve Hz. Osman ile Hz. Ali’yi sevmek lazımdır. Hz. Ebu Bekir ile Hz. Ömer’in üstün olduğunu Eshab-ı kiramın hepsi söz birliği ile bildirmiştir. Bu söz birliğini de, Tabiin-i izamın hepsi haber vermiştir. Böyle söz birliği olduğunu, bize din imamlarımızın büyükleri, mesela imam-ı Şafii bildirmektedir. İtikattaki iki imamımızdan biri olan Ebül Hasan-i Eşari hazretleri, (Ebu Bekir ile Ömer, bu ümmetin en yükseğidir) buyurdu. Hz. Ali’nin, halife iken, idare ve kuvveti elinde iken, büyük bir cemaate karşı (Ebu Bekir ile Ömer, bu ümmetin en üstünüdür) buyurduğunu, İmam-ı Zehebi yazmaktadır ve bu üstünlüğün tevatür yolu ile bizlere geldiğini bildirmektedir. Hz. Ali, (Peygamberimizden sonra, insanların en üstünü Ebu Bekir’dir. Ondan sonra Ömer’dir) buyurunca, orada bulunan oğlu Muhammed bin Hanefiyye (Ömer’den sonra üstün olan sensin!) dedi. Hz. Ali’nin (Ben ancak Müslümanlardan birisiyim) dediğini, İmam-ı Buhari haber vermektedir. Ebu Bekir ile Ömer’in en üstün olduklarını haber veren güvenilir, sağlam kimseler o kadar çoktur ki, tevatür halini almış, inanmak zaruri olmuştur. Buna inanmayan, ya cahil veya mutaassıp bir inatçıdır.
Şii âlimlerinin büyüklerinden olan Abdürrezzak bin Ali Lahici, diyor ki:
(İmam-ı Ali, Ebu Bekir ile Ömer’in, kendisinden daha yüksek olduğunu söylediği için, ben de onun gibi söylerim. İkisinin de daha yüksek olduklarına inanırım. Eğer Hz. Ali, onların daha yüksek olduğunu söylemeseydi, ben de söylemezdim. Hz. Ali’yi sevdiğim için, onun gibi söylerim. Onu çok sevdiğim halde, onun gibi söylemez isem, günah işlemiş olurum) demiştir.
Resulullahın iki damadının, [Hz. Osman ile Hz. Ali’nin] halife oldukları zamanda fitneler çıktığı için, insanların kalbinde kırıklık, soğukluk hasıl olmuştu. Bunun için, Ehl-i sünnet âlimleri, iki damadı sevmek lazım geldiğini bildirmişler, böylece, cahillerin, Resulullahın arkadaşlarına dil uzatmasını önlemişlerdir.
Son nefeste imanla gitmek için, Ehl-i beyti çok sevmek lazımdır. Ehl-i beyti sevmek, Ehl-i sünnetin sermayesidir. Bu fakirin [yani imamı Rabbani hazretlerinin] babası çok âlim, zahir ve batın ilimlerinde pek derin idi. Diğer Ehli sünnet âlimleri gibi, herkese, Ehl-i beytin sevgisini aşılar, “Onları sevmek, son nefeste imanla gitmeye yardım eder” buyururdu.
Görülüyor ki, Ehl-i sünnet olmak için, Eshab-ı kiramın hepsini ve Hz. Ali’yi de sevmek, şarttır. Hz. Ali’yi sevmeyene, Harici denir. Hz. Ali’yi sevmekte taşkınlık eden, onu sevmek için, Resulullahın Eshabını kötülemek lazımdır diyen, Eshabın, Tabiinin ve Selefin yolundan ayrılanlara Sapık denir. Resulullahın halifelerine düşman olmak ve Onun Eshabını kötülemek şart tutulan bir çılgınlığa, Ehli beyt sevgisi ismi verilebilir mi? Bu nasıl din ve nasıl mezhep ki, imanlarının temeli, Resulullahın Eshabına sövmek olmaktadır. (Mektubat c.2, m.36)