Bugün Ramazân Bayramının Son Günü
Bugüne kadar, bütün İslâm devletlerinde, müslümânların birbirleriyle kaynaştıkları, küs olanların barıştıkları, fakîr-fukarâ, garîp-gurabâ ve yetîmlerin sevindirildikleri, akrabâ ve tanıdıkların ziyâret edildiği bayram günleri, özel bir sûretle kutlanarak gelmiştir.
Şüphesiz ki bayram günleri, dînî ve millî bakımdan çok önemli olan, milletçe hep birlikte sevinç ve huzûr içerisinde kutladığımız günlerdir. Bayram öncesi, yiyecek ve giyecek için alış-verişler, ev ve çevre temizliği yapılır. Bayram günlerinde herkes, temiz giyinir. Çocuklara yeni elbiseler alınır. Fakîr, öksüz ve yetîmler de sevindirilir.
Bayramların öncesindeki mübârek gün ve gecelerde günâhlar affedildiği için, müslümânlar bu zamanlarda sevinçli ve neş’eli olurlar. Peygamber Efendimiz; “Ramazânın son günü Allahü teâlâ, oruç tutanları affeder” buyurunca, Eshâb-ı kirâm, “Yâ Resûlallah, o gün Kadir Gecesi mi?” diye suâl ettiler. Peygamber Efendimiz, “Bilmez misiniz ki, iş yapana, işi bitirince ücreti verilir” buyurmuştur.
Bu mükâfâtları bilen bir müslümân nasıl sevinmez ve bayram etmez ki?
Bir hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
“Bayram sabâhı müslümânlar, namaz için câmilerde toplanınca, Allahü teâlâ, meleklere; “İşini yapıp ikmâl edenin karşılığı nedir?” diye sorar.
Melekler de; “Ücretini almaktır” derler.
Allahü teâlâ da; “Siz şâhit olun ki, Ramazân’daki oruçların ve namazların karşılığı olarak kullarıma kendi rızâmı ve mağfiretimi verdim. Ey kullarım, bugün benden isteyin, izzet ve celâlim hakkı için istediklerinizi veririm” buyurur.”
Bayram günleri sevinmek, neş’elenmek gerekir. Tabîî ki Ramazân ayı gittiği için değil, Ramazân ayında tuttuğumuz oruçlar sebebiyle günâhlarımız affolduğu için, büyük sevâp ve ni’mete kavuştuğumuz için bayram yapıyoruz. Böylece, müslümânların bir arada sevinme ve kaynaşma günleri olan bayramlarla, İslâm toplumunun kültür mîrâsı olan güzel örf, âdet ve gelenekler nesilden nesile aktarılmış olur.
Bayramlar; müslümânların birbirleriyle kaynaştıkları, küs olanların barıştıkları, fakîrlerin ve yetîmlerin sevindirildikleri sevinç ve neş’e günleridir.
Bayram namazından sonra, kabirler ziyâret edilir; geçmişlerin, akrabâ ve dîn büyüklerinin rûhları için Kur’ân-ı kerîm okunur, duâlar edilir ve sadakalar verilir. Daha sonra da, âile büyükleri, dost, akrabâ, arkadaş ve tanıdıklar ziyâret edilir.
NİÇİN BAYRAM DENİLMİŞTİR?
İmâm-ı Gazâlî hazretleri, bayram denilmesinin sebeplerini şöyle açıklamaktadır:
1- Mü’minler, Ramazân Bayramında, Allahü teâlânın farz kıldığı Ramazân orucunu tutabildikleri için çok sevinirler, bunu bayram kabûl ederler.
2- Bayramlar her sene tekrâr geliyor. Bu sevinçli gün tekrârlandığı için bayram denilmiştir.
3- Bayramda Allahın ihsânı bol oluyor. Bol bol ihsâna kavuşulduğu için bayram denilmiştir.
4- Bayram günü gelince sevinç ve neş’e de geliyor, üzüntüler unutuluyor. Bunun için bayram denilmiştir.
“Miftâhu’l-Cenne” kitâbında buyuruluyor ki:
Cümle mü’minlerin bayramı beş nev’dir:
1. odur ki, bir mü’minin sol yanındaki melek, kötü amel olarak yazmaya bir şey bulamazsa.
2. Sekerâtü’l-mevtte, müjdeci melekler gelip, merhabâ yâ mü’min! Sen Cennetliksin diyerek müjde ederlerse.
3. Kabre vardığında, kabrini Cennet bahçelerinden bir bahçe bulursa.
4. Kıyâmet gününde, Arşü’r-Rahmân altında, Enbiyâ, Evliyâ, Ulemâ ve Sulehâ ile birlikde gölgelenir ise.
5. Kıldan ince ve kılıçtan keskin ve gecenin karanlığından dahâ karanlık, bin yıl iniş ve bin yıl yokuş ve bin yıl düz olan Sırat Köprüsü üzerinde, yedi yerde olan süâle cevâb verir geçerse. Eğer veremezse, her birinde, bin yıl azâb olunsa, gerekdir.
O yedi süâl: Evvelki, îmândan. İkinci, namâzdan. Üçüncü, oruçtan. Dördüncü, hacdan. Beşinci, zekâttan. Altıncı, kul hakkından. Yedinci, gusülden ve istincâdan ve abdestten.
Ramazandaki sevâplar bilinseydi, her günün Ramazân olması istenirdi. Hadîs-i şerîfte, “Ramazândaki özel sevâplar bilinmiş olsaydı, bütün yılın Ramazân olması istenirdi” buyuruldu.
Önemli olan Ramazândan sonra da, o ayda kazandığımız güzel hasletleri devâm ettirmek, aynı alışkanlıkları sürdürmek ve bunları kalıcı hâle getirmeye çalışmaktır.