Perşembe, Şubat 13, 2025
Makaleler

Bir “Hicrî Sene” Bitmek Üzere

Bilindiği gibi “zamân”ı; “sene”, “mevsim”, “ay”, “hafta”, “gün” ve “sâat” gibi sâbit bölümlere ayıran, dînî-millî gün ve bayramları gösteren cetvellere “Takvîm” denir.

Her milletin ve cemiyetin kendisine esâs kabûl ettiği bir takvîmi olduğu gibi, birçok milletin müştereken kullandıkları takvîmler de vardır.

İlk insan ve ilk Peygamber olan Âdem aleyhisselâma, Allahü teâlâ tarafından vahyedilen sahîfelerde [10 Suhuf’ta], dîn ve dünyâya âit bilgiler mevcûttu. Zamân ve takvîm bilgileri de, ilk defâ bu sahîfelerden öğrenilmiştir.

Takvîmin esâsı târîh, yâni senedir. Târîhler “Hicrî (Kamerî, Şemsî)”, “Rûmî”, “Mâlî”, “Mîlâdî”  gibi isimler alırlar. Takvîm için mühim bir hâdise, “târîh başı” olarak ele alınır. Hıristiyânlıkta bu başlangıç, Îsâ aleyhisselâmın doğumu zannedilen târîhtir. Doğduğu yıla sıfır, ondan öncesine “mîlâttan önce”, sonrasına da “mîlâttan sonra” denmiştir.

Bilindiği gibi, Sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâm, mîlâdî 20 Nisan 571 [12 Rebîul-evvel] Pazartesi sabâhı, Mekke-i mükerreme’de doğdu. 40 yaşında iken kendisine Peygamberliği bildirildi. 622 yılında Mekke’den Medine-i münevvere’ye hicret edip 20 Eylül Pazartesi günü, Medîne’nin Kubâ köyüne geldi. Bu târih, müslümânların “Hicrî-Şemsî yılbaşı”ları oldu. O yılın Muharrem ayının birinci günü de, “Hicrî-Kamerî yılbaşı”ları oldu.

“HİCRÎ-KAMERÎ SENE”

Araplar, İbrâhîm aleyhisselâmdan beri Arabî ayları kullanmışlardır. İslâmiyetten önce “Fil Vak’ası”nı başlangıç kabûl etmişler ve seneleri buna göre saymaya başlamışlardı. Hicretle berâber başlangıç değişmiş ve her senedeki en mühim hâdisenin ismi ile anılmaya başlamıştı (izin yılı, emir yılı, zelzele yılı, vedâ yılı gibi). Fakat bu şekildeki tatbîkât, bâzı târih karışıklıklarına sebep olduğu için, Halîfe Hazret-i Ömer zamânında, hicretin on yedinci yılında alınan bir karârla, hicretin olduğu sene birinci sene olmak ve o senenin Muharrem ayı başlangıç kabûl edilmek sûretiyle, bu târih tesbît edildi. İşte hicrî-kamerî târih bu târihtir.

Peygamberimizin Mekke-i mükerremeden Medîne-i münevvereye hicretinin başlangıç kabûl edildiği târihe, seneye “Hicrî Yıl” denir. Burada, ayın hareketi esâs tutulduğu için buna, “Hicrî-Kamerî Sene” veya “Sene-i Kameriyye” de denir.

Hicrî sene de mîlâdî ve rûmî târihler gibi 12 ay esâsına dayanır ve Muharrem ayı ile başlar, Zilhicce ile sona erer. Ayların adları şunlardır: Muharrem, Safer, Rebîul-evvel, Rebîül-âhir, Cemâzil-evvel, Cemâzil-âhir, Receb, Şâbân, Ramazân, Şevvâl, Zil-kâde, Zil-hicce. Hicrî sene; ayın dünyâ etrâfındaki dönüşü esâsına dayandığı için mîlâdî yıldan 10,875 gün daha kısadır. Aylar da, bâzan 29 gün ve bâzan 30 gün çeker.

Hicrî senenin kabûlünden beri asırlardır İslâm âleminde 1 Muharrem sene başı olarak kabûl edilmiştir. Hıristiyânlığın aslında bulunmayan, fakat sonradan kabûl edilen yılbaşı günü, onlara âit özel bir gündür.

Eskiden müslümânlar 1 Muharremi sene başı kabûl eder, bu günde birbirlerini ziyâret eder, tebrîkte bulunurlar, hediyeler verirlerdi. O gün müslümânlar için âdetâ bayram sayılırdı. Ziyâretlerde ve gönderilen tebrîklerde yeni yılın, birbirlerine ve bütün insanlara hayırlı olması için duâ ederler, büyükleri, âlimleri evinde ziyâret ederlerdi. Temiz giyinmek, fakîrlere sadaka vermek de dikkat edilen husûslardandı.

Osmânlı Devletinde devâmlı kullanılan hicrî sene, Cumhûriyet döneminde bir kânunla kaldırılarak yerine Avrupalıların kullandığı mîlâdî sene kabûl edilmiştir.

PEYGAMBERİMİZİN MEDÎNE-İ MÜNEVVERE’YE HİCRETİ

Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâm 53 yaşındayken, Allahü teâlânın izni ile Medîne’ye hicret etti. Rebîul-evvel ayının birinci Perşembe günü öğleden sonra Ebû Bekr-i Sıddîk’ın evinden berâberce çıkarak Mekke’nin 5,5 km güneydoğu tarafında bulunan Sevr Dağındaki mağaraya geldiler. Mağarada 3 gece kalıp, Pazartesi gecesi ayrıldılar. Bir hafta yolculuk yapıp efrencî (mîlâdî) Eylül ayının 20. ve Rebîülevvel’in 8. Pazartesi günü, Medîne yakınındaki Kubâ köyüne vardılar. Gece ile gündüzün eşit olduğu, Eylülün 23. gününü de burada geçirip, Cumâ günü Medîne’ye girdiler. Bu seneki Muharrem ayının birinci günü, yâni hicretten 66 gün evvel, Müslümânların hicrî-kamerî sene başlangıcı oldu. Bu da, târihçilere göre mîlâdın 622. yılındaydı. Temmuz ayının 16. Cumâ gününe rastladığı, Ahmed Ziyâ Beyin “Kozmoğrafya” kitabında yazılıdır. Kubâ köyüne ayak bastığı 20 Eylül günü Müslümânların yılbaşısı, yâni hicrî sene başlangıcıdır. 20 Eylül gününü başlangıç kabûl eden güneş yılına da “Hicrî-Şemsî Yıl” denir.

ÖMÜRDEN GİDEN BİR SENE NE KADARDIR?

Bilindiği üzere bir gün: 24 Sâat, 1.440 Dakîka, 86.400 Sâniye’dir. Bir mîlâdî yılın kaç sâat, kaç dakîka, kaç sâniye ettiğini bulmak için, bu rakamları 365’le çarpmak lâzım. Ama şu kadarını söyliyelim ki bir yıl: 4 mevsim, 12 ay, 52 hafta, 365 gün ve 8.760 sâattir. [Hicrî-kamerî senenin hesâplanmasında ise, senenin 354 gün olduğunu nazar-ı dikkate almak gerekiyor.]

Bir mîlâdî yılı tamâmlamakla [2011 yılı da neredeyse bitecek, 30-40 gün kaldı], ömrümüzden bu kadar [yanî 8.760] sâat gitmiş olmaktadır. Evet, her gün, en iyi işleri yapmak lâzımdır. Çünkü hadîs-i şerîfte “İki günü eşit olan aldanmıştır” buyurulmuştur.

Bana gelen bir mailde şöyle denilmektedir:

“Bir senenin değerini anlamak için sınıfta kalmış bir öğrenciye sor.

  Bir ayın değerini anlamak için, 8 aylık bir bebek dünyâya getiren anneye sor.

  Bir haftanın değerini anlamak için, haftalık dergi çıkaran bir çilekeşe sor,

  Bir sâatin değerini anlamak için, kavuşmayı bekleyen sevgililere sor.

  Bir dakîkanın değerini anlamak için, treni kaçıran yolcuya sor.

  Bir sâniyenin değerini anlamak için, bir kazâyı önleyemeyen sürücüye sor.

  Bir sâniyenin yüzde birinin değerini anlamak için olimpiyatlarda gümüş madalya kazanan koşucuya sor.”

[Bu vesîleyle bütün okuyucularımızın, asîl milletimizin ve tüm müslümânların hicrî-kamerî yılbaşı gece ve günlerini tebrîk ediyoruz.]