Zekâtın Önemi
Bir günlük yiyeceği olanın, zekât veya sadaka istemesi haramdır. Fakat istemeden verilen sadakayı, zekâtı alması caizdir. Muhtaç olmayan fakirin, verilen zekât veya sadakayı almaması iyi olur. Birisi zekât toplamak için vazife isteyince, Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem, (Seni, insanların yıkayıp attıkları kirleri toplamaya memur etmek istemem) buyurdu. Zekât olarak verilen bir deveyi isteyen bir zata, (Şişman birinin, sıcakta terleyip vücudunu yıkadığı kirli su içilir mi? Zekât böyle kir gibidir) buyurdu.
Zekâtı muhtaçlara vermeli! Kur’an-ı kerimde, çok yerde namaz ile zekât beraber bildiriliyor. (Namazı kılın, zekâtı verin) buyuruluyor. (2/43)
Zekât önemlidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allaha ve Resulüne inanan zekât versin!)
(En faziletli ibadet namaz, sonra zekâttır.)
(Hastayı sadaka ile, malı zekât ile koruyun!)
(Malın temizlenmesi için zekât farz kılındı.)
(Zekât vermeyen, kıtlıklara maruz kalır.)
(Zekât vermeyene Allah lanet eder.)
(Zekât vermeyen, temiz malını kirletir.)
(Zekât vermeyen, kıyamette ateştedir.)
(Zekât vermeyen toplum, rahmetten mahrum kalır.)
(Zekâtı verilmeyen mal, kara veya denizde telef olur.)
(Zekâtını veren o malın şerrinden korunur.)
(Zekât vermeyenin namazı kabul olmaz.) [Zekât vermemek haram olduğu için, böyle günahkârın kıldığı namaz sahih olup, borcu ödenirse de; namazdan hasıl olacak sevaba kavuşamaz. Her günah böyledir.]
(Zenginlerin zekâtı, fakirlere kâfi gelmeseydi, Allahü teâlâ fakirlerin rızkını başka yollardan verirdi. Aç kalan fakir varsa, zenginlerin zulmü yüzündendir.)[Eli ayağı tutup da çalışabilenlerin zekât istemesi haramdır. İstemediği halde, kendisine zekât verilirse, alması günah olmaz. Zekât, çalışamayacak kadar hasta, sakat olanlara ve çalışıp da güç geçinenlere verilir. Allahü teâlâ böyle fakirleri de milletin içinde kırkta bir yaratmıştır.]
(Zekât, karıştığı malı ifsat eder) [İmam-ı Ahmed hazretleri, bu hadis-i şerifi, (İhtiyacı olmadığı halde, zekât olarak alınan mal, diğer malları helak eder) diye açıklamıştır.
Resulullah, (Zekâtı verilmeyen mallar, ejderha olup sahibinin boynuna sarılır) buyurduktan sonra şu mealdeki âyet-i kerimeyi okudu: (Hak teâlânın ihsan ettiği malın zekâtını vermeyenler; iyi ettiklerini, zengin kalacaklarını zannediyorlar. Halbuki kendilerine kötülük etmiş oluyorlar, o mallar cehennemde azap aleti olacak, yılan şeklinde boyunlarına sarılıp, baştan ayağa kadar onları sokacaktır.) [3/180]
Bu acı azaplardan kurtulmak için malların zekâtını, tarla mahsullerinin, sebze ve meyvenin uşrunu vermek şarttır. Zekât kırkta bir, uşur onda bir verilir. Kur’anda, (Malı, parayı biriktirip zekâtını vermeyene çok acı azabı müjdele! Zekâtı verilmeyen mal, para, cehennem ateşinde kızdırılıp, sahibinin alnına, böğrüne, sırtına mühür gibi basılacaktır) buyuruldu. (Tevbe 34,35)
Fakire verilen altın, onu zengin edecek kadar fazla olmamalıdır. Borçsuz fakire nisap miktarı veya daha çok zekât vermek mekruh olarak caizdir. 10 g altın kadar borcu var ise, 100 g altını alması mekruh olmaz. Altın ile gümüş, ne niyetle saklanırsa saklansın ticaret eşyası kabul edilir. Nisap miktarı ise zekâtı verilir. “Ev, araba almak için biriktirilen paranın bana göre zekatı olmaz” diyen mezhepsizlere itibar edilmemelidir.