Cumartesi, Kasım 16, 2024
Gazete Makaleleri

Yüce Allah’a Nasıl İnanmak Lazım?

En önemli husus olarak belirtmek gerekir ki: “vâcibü’l-vücûd” olan yani varlığı mutlaka lazım olan yegane varlık Allahü teala’dır. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler gibi bütün canlılar ve cansızlar da dahil olmak üzere kainatın tamamı “mümkinü’l-vücûd”tur yani varlıklarıyla yoklukları müsavidir; bunlardan herhangi birisi bulunsa da olur, bulunmasa da olur. Şöyle ki, bugüne kadar gelmiş geçmiş bulunan milyarlarca insandan herhangi birisi bulunmasaydı, önemli bir eksiklik olmazdı. Hayvanlar ve bitkiler ile cansızlarda da durum böyledir. Bunlardan herhangi bir tür, nev’, cins varlık bulunmasa, dünyada farkeden bir durum olmaz.

Bütün kainatın yaratıcısı olan Cenâb-ı Hak, kendi vasıflarını, “eşref-i mahlukat” yani yaratıkların en şereflisi olan insanlara doğru bir şekilde bildirmiştir. Onu, kendi bildirdiğinden farklı bir şekilde düşünmek, sahip olduğu sıfatlarından başka sıfatlarla tavsif etmek kat’i surette caiz değildir, doğru da değildir. Zaten böyle yapmak zanna tabi olmak, O’nu tahminlere göre değerlendirmek olur.

O halde, Allahü teala’ya nasıl inanmak lazım? O’nun ana vasıfları nelerdir? Bunları müslim olsun, gayr-i müslim olsun herkesin doğru bir şekilde bilmesi gerekir. Tarihte olduğu gibi, günümüzde de yüce Allah’a eş, çocuk, ortaklar, yardımcılar isnat ve izafe edenler bulunmaktadır. Bunların hepsi küfürdür, yani iman dairesinden çıkmağa sebep olur.

Bunları böylece belirttikten sonra, Allahü teala hakkında bilmemiz ve inanmamız gereken temel vasıfları bildirmekte fayda görüyoruz. İslamiyet’in iman esaslarını belirten “Amentü” esasları içerisinde birinci madde şüphesiz ki Allahü teala’ya inanmaktır. Şimdi, bu imanın nasıl olması gerektiği üzerinde bir nebze durmak istiyoruz:

ALLAHÜ TEALAYA İNANMAK

“Amentü billahi” demek, Allahü teala’nın varlığına ve birliğine iman ettim, inandım; bunu kalbimle tasdik, dilimle ikrar ettim demektir. “Allahü teala vardır ve birdir” cümlesindeki. “bir” sözünün manasını iyi anlamak lazımdır. Bir sözünün, lügatta iki çeşit manası vardır. Birincisi, sayı bakımından, ikinin yarısı olup, sayıların evvelidir. Diğeri, ortağı ve benzeri olmamak bakımından birdir. İşte Allahü teala sayı bakımından değil, ortağı ve benzeri olmamak bakımından birdir. Yani zatında ve sıfatlarında hiçbir şekilde O’na ortak yoktur. Bütün mahlukatın zat ve sıfatları, kendilerini yaratanın zat ve sıfatlarına benzemediği gibi, yaratanın zat ve sıfatları da yaratıklardan hiçbirinin zat ve sıfatlarına benzemez.

Bütün mahlukatın ve onların her uzvunun, her hücresinin yaratıcısı, yoktan var edicisi yalnız Allahü teala’dır. Allahü teala’nın yüksek zatının hakikatini hiçbir kimse bilemez, akla ve hayale gelenlere göre, O’ndan gelişigüzel bahsetmek şirk, küfür olur. O, akla ve hayale gelenlerin hepsinden münezzehtir, beridir. Zatını akla, hayale getirmek caiz değildir. Ancak, Kur’ân-ı kerîmde beyan buyurulan sıfatlarını, isimlerini ezberleyip, uluhiyyetini bunlarla tasdik ve ikrar etmelidir. Bütün sıfatları ve isimleri ezelidir, ebedidir. Zatı, hiç bir yerde durmadığı gibi, bilinen altı cihetten de münezzehdir. Yani önde, arkada, sağda, solda, üstte, altta değildir. O’nun için ancak “hâzır ve nâzırdır” denilebilir.

Allahü teâlânın sıfatları ondörtdür. Altısına “sıfât-ı zâtiyye”, sekizine de “sıfât-ı sübûtiyye” denir. Bunların manalarını bilmek ve ezberlemek her müslüman için çok lüzumludur:

SIFÂT-I ZÂTİYYE

1 – Vücûd: Allahü teâlâ vardır. Varlığı ezelidir, ezelden yani sonsuz öncelerden beri mevcuttur. Vacibü’l-vücudtur, yanî varlığı lâzımdır.

2– Kıdem: Allahü teâlânın varlığının evveli, başlangıcı yoktur.

3– Bekâ: Allahü teâlânın varlığının sonu yoktur. Hiç yok olmaz. Ortağı olmak muhal, imkansız olduğu gibi, zât ve sıfatları için de yokluk muhaldir.

4– Vahdâniyyet: Allahü teâlânın zâtında, sıfatlarında ve işlerinde ortağı, benzeri yoktur. Kur’an-ı Kerîm’de İhlas sure-i celîlesinde O’nun birliği çok açık bir tarzda ifade buyurulmaktadır.

5– Muhâlefetün li’l-havâdis: Allahü teâlâ, zâtında ve sıfatlarında hiçbir mahlûkun zât ve sıfatlarına benzemez.

6– Kıyâm bi-nefsihi: Allahü teâlâ zâtı ile kâimdir. Mekâna muhtaç değildir. Madde ve mekân yok iken O var idi. Zirâ her ihtiyaçtan münezzehtir. Bu kâinâtı yokluktan varlığa getirmeden önce, zâtı nasıl ise sonsuz olarak, hep öyledir.

SIFÂT-I SÜBÛTİYYE

1 – Hayât: Allahü teâlâ diridir. Hayatı, mahlûkların hayatına benzemeyip, zâtına lâyık ve mahsûs olan hayât, ezeli ve ebedidir.

2– İlm: Allahü teâlâ her şeyi bilir. Bilmesi mahlûkâtın bilmesi gibi değildir. Bilmesinde değişiklik olmaz; ezeli ve ebedidir.

3– Sem’: Allahü teâlâ işitir. Vâsıtasız, cihetsiz işitir. İşitmesi, kulların işitmesine benzemez. Bu sıfatı da diğer sıfatları gibi ezeli ve ebedidir.

4– Basar: Allahü teâlâ görür. Aletsiz ve şartsız görür. Görmesi göz ile değildir.

5– İrâde: Allahü teâlânın dilemesi vardır. Dilediğini yaratır. Her şey O’nun dilemesi ile var olur. İrâdesine engel olacak hiç bir kuvvet yoktur.

6– Kudret: Allahü teâlâ, her şeye gücü yeticidir. Hiçbir şey O’na güç gelmez.

7– Kelâm: Allahü teâlâ söyleyicidir. Söylemesi âlet, harfler, sesler ve dil ile değildir.

8– Tekvîn: Allahü teâlâ yaratıcıdır. O’ndan başka yaratıcı yoktur. Her şeyi O yaratır. Allahü teâlâdan başkası için yaratıcı dememelidir.

Allahü teâlânın sıfatlarının hakîkatlerini anlamak da muhâldir. Hiçbir kimse ve hiçbir şey Allahü teâlânın sıfatlarına ortak ve benzer olamaz. Yüce Allah’ı yukarıda anlatıldığı şekilde bilmek ve O’na böylece inanmak lazımdır. İslam alimleri akaid ve kelam kitaplarında bunları genişçe açıklamışlardır.