Vesvesenin Çaresi Bilmektir
Vesveseden kurtuluş çaresi, hangi meselede vesvese ediliyorsa dinimizin o konudaki hükmünü iyi bilmektir. İyi bilen vesvese etmez. Her müslüman, haramlardan, şüpheli şeylerden, hatta mubahların fazlasından da kaçmalıdır! Buna azimetle hareket etmek denir. Günah olmayan, caiz olan işleri yapmaya, ruhsatla hareket etmek denir. İhtiyaç olmadıkça, ruhsatla amel etmemeli. Azimetleri yani güç gelen işleri yapamayanın, ruhsatla yani kolay olan, izin verilen işi yapması, azimeti yapmak gibi sevap olur. İmam-ı Rabbani hazretleri, (Gerektiğinde en kolay fetvaya uymalı. Allahü teâlâ, insanlara güç gelen şeyleri değil, kolay olanların yapılmasını istiyor. Çünkü insan zayıf, dayanıksız yaratılmıştır.) buyuruyor. İmam-ı Şarani hazretleri de buyurdu ki: İhtiyaç halinde ruhsatla amel etmeli. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ruhsatlardan istifade etmeyen, Arafat dağı kadar günah işlemiş olur.) [Taberani]
(Bir zaman gelecek, insanlar temizlikte fazla titiz hareket edecek, [vesveseye düşerek] dinde haddi aşacaklardır.) [Ebu Davud]
Dinimiz, kolaylıklar, ruhsatlar dinidir. Mesela, abdest aldığını bilip sonra bozulduğunda şüphe edenin abdesti var demektir. Abdest aldıktan sonra, kuru yer kalmıştır zannıyla yeniden abdest almak gerekmez. Tekrar abdest almak mekruh olur. Abdest aldıktan sonra, iç çamaşırında yaşlık görüp, idrar mı, su mu diye şüphe eden, abdestten önce çamaşırına su serpmeli! Sonra orada bir yaşlık görürse, “Bu benim serptiğim su” demeli. Hatta o yaşlık idrar bile olsa, onun idrar olduğu bilinmediği için yıkamak gerekmez. Yaş ayakla necis yerde yürünse, yer kuru ise ayaklar necis olmaz. Abdestten sonra, “Acaba başımı mesh ettim mi?” veya “Abdestim var mı?” diye şüphe etmek, namaz kıldıktan sonra “Elbisem temiz mi idi?” veya “İftitah tekbirini almış mıydım?” gibi şüpheler vaki olan kimse, yeniden abdest almaz, elbisesini yıkamaz, namazını iade etmez.
Çocuk ceketin sağ koluna işemiştir, fakat biz sağ kol olduğunu bilmiyoruz, galiba sol kol diyerek ceketin sol kolunu yıkasak idrar bulunan sağ kol da temiz gibi kabul edilerek namazımız sahih olur. Önemli olan kuru yerin kalmaması değildir. Kuru yer kalsa da biz bunu bilmiyorsak bu tamamdır. Ölçü yapılıp yapılmadığını bilmemektir. İmamı gazali hazretleri gıdalarda domuz yağı gibi necis şeyleri anlatırken diyor ki:
Allah bize necis olmayan gıdaları yemeyin demiyor, necis olduğunu bilmediğiniz gıdaları yiyin buyuruyor. Eğer necis olmayanı yiyin deseydi bu çok zor, hatta imkansız olurdu.
Abdest ve gusül için de kuru yer kalmasın demiyor, kuru yer kaldığını bilmiyorsak, kuru yer kalsa bile, her yer ıslanmış kabul edilir.
Abdestte kuru yer kalsa, fakat kuru yer kaldığını bilmeyen o kısmı yıkamaz. Ben burada kuru yer kaldığını bilmiyorum öyle ise burası yıkanmıştır demelidir ve orayı artık yıkamamalıdır. Yine kalbde burası yıkanmadı galiba diye zan kalabilir, kalsın ona itibar edilmez. Dinimiz böyle emrederken niye dinimizin tersini yapalım ki? Kuru yer kaldı zannı ile tekrar yıkamayı dinimiz emretmiyor, aksine yasaklıyor. Yani insan yıkandığına kanaat getirmese de, dinimiz kanaate varmayı istemiyor. kalbin tatmin olmasını isteniyor. Benden istenen üç kere yıkamak demeli ve kuru yer kaldığını bilmeyince bilmemek ölçüdür. Bu ölçüyü unutmamalı. Ben kuru yer kaldığını bilmiyorum, o halde abdestim tamam demelidir. Kalbin tatmin olmasını, kanaat hasıl olmasını beklememeli. O zaten kolay kolay ele geçmez. Bunun gibi imam ateisttir, fakat biz onu bilmediğimiz için onunla kıldığımız namazlar sahihtir.