Ramazân Ayının Fazîletiyle İlgili Bazı Hadîs-i Şerîfler
Ramazân-ı şerîf ayında, oruç tutmak çok sevâptır. Özürsüz olarak oruç tutmamak büyük günâhtır. Bir hadîs-i şerîfte: “Ramazân ayında, özürsüz olarak, bir gün oruç tutmayan, bunun yerine bütün yıl boyu oruç tutsa, Ramazân’daki o bir günkü sevâba kavuşamaz” buyurulmuştur. (Tirmizî) [Ama dînî bir ma’zeret varsa, oruç tutmamak tabîî ki günâh olmaz.]
Ramazân ayı, yaza da, kışa da gelebiliyor. Kışın kısa günlerde oruç tutulması daha kolay, yazın uzun günlerde sıcakta tutmaksa çok zordur. Zorluklar içinde yapılan ibâdetin sevâbı daha çoktur. Hadîs-i şerîfte, “Ecir, meşakkate göredir” buyuruluyor. İmâm-ı Rabbânî hazretleri de buyuruyor ki: Mâniler karşısında, ibâdeti yapmak güçlüğü, sıkıntısı, o ibâdetlerin şânını, şerefini göklere çıkarır. Mâni olmayarak, kolay yapılan ibâdetler, aşağıda kalır. (III. Cild, 35. mektûb)
Ramazân-ı şerîf kışa da gelse, oruç tutulması kolay da olsa, farz ibâdet olduğu için sevâbı çoktur.İki hadîs-i şerîf meâli şöyledir:
“Kışın oruç tutmak, meşakkatsiz elde edilen bir ganîmettir.” [Tirmizî]
“Kış mü’minin bahârıdır. Gündüzleri kısa olur, oruç tutar. Geceleri de uzun olur, kalkıp ibâdet eder.” [Beyhekî]
Mübârek vakitlerde, günâhlardan titizlikle uzak durmalı, tâatları, ibâdetleri ve her çeşit hayrâtı artırmalıdır. Zîrâ Allahü teâlâ tarafından sevilen kimse, fazîletli vakitlerde fazîletli amellerle meşgûl olur. Buğzettiği kul ise; fazîletli vakitlerde kötü işlerle meşgûl olur. Kötü işlerle meşgûl olanın bu hareketi, azâbının daha şiddetli olmasına ve Allahü teâlânın, ona daha çok buğzetmesine sebep olur. Çünkü o, böyle yapmakla vaktin bereketinden mahrûm kalmış ve onun hürmet ve şerefini çiğnemiş olur.
Ramazân ayında oruç tutmak hakkındaki hadîs-i şerîflerden birkaçı şöyledir:
“Ramazân ayında oruç tutmayı farz bilip sevâbını da Allahü teâlâdan bekleyerek oruç tutanın günâhları affolur.” [Buhârî]
“Bilhâssa oruçlu iken çirkin, kötü söz söylemeyin! Biri size sataşırsa, ona ‘Ben oruçluyum’ deyin.” [Buhârî]
“Allah yolunda bir gün oruç tutanı, Allahü teâlâ yetmiş yıllık mesâfe kadar Cehennemden uzaklaştırır.” [Buhârî]
“İslâm, kelime-i şehâdet getirmek, namaz kılmak, zekât vermek, Ramazân orucunu tutmak ve haccetmektir.” [Müslim]
“Temizlik îmânın yarısı, oruç da sabrın yarısıdır.” [Müslim]
“Ramazân ayı mübârek bir aydır. Allahü teâlâ, size Ramazân orucunu farz kıldı. O ayda rahmet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytânlar bağlanır. O ayda bir gece vardır ki, bin aydan daha kıymetlidir. O gecenin [Kadir gecesinin] hayrından mahrûm kalan, her hayırdan mahrûm kalmış sayılır.” [Nesâî]
“Ramazân ayı gelince, “Ey hayır ehli, hayra koş! Şer ehli, sen de kötülüklerden el çek” denir.” [Nesâî]
“Ramazân orucu farz, terâvîh namazı da sünnettir. Bu ayda oruç tutup, gecelerini de ibâdetle geçirenin günâhları affolur.” [Nesâî]
“Oruç şehveti keser.” [İmâm Ahmed]
“Oruçlu iken ölen Cennete girer.” [Bezzâr]
“Gerçek oruç, sâdece yiyip içmeyi terk etmek değil, boş ve hayâsızca sözleri de terk ederek tutulan oruçtur.” [Hâkim]
“Farz namaz, sonraki namaza kadar; Cuma, sonraki Cumaya kadar; Ramazân ayı, sonraki Ramazâna kadar olan günâhlara keffâret olur.” [Taberânî]
“Ramazân bereket ayıdır. Allahü teâlâ bu ayda, günâhları bağışlar, duâları kabûl eder. Bu ayın hakkını gözetin! Ancak Cehenneme gidecek olan, bu ayda rahmetten mahrûm kalır.” [Taberânî]
“Allahü teâlânın, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiç kimsenin hayâline bile gelmeyen ni’met dolu sofrasına, ancak oruçlular oturur.” [Taberânî]
“Ramazân-ı şerîf ayı geldiği zaman, Allahü teâlâ meleklere, mü’minlere istiğfâr etmelerini emreder.” [Deylemî]
“Oruç tutan mü’minin susması tesbîh, uykusu ibâdet, duâsı müstecap ve amelinin sevâbı da çoktur.” [Deylemî]
“Oruçlu iken ölene, kıyâmete kadar oruç tutmuş gibi sevap yazılır.” [Deylemî]
“Peş peşe üç gün oruç tutabilenin, Ramazân orucunu tutması gerekir.” [Ebû Nuaym]
“Bu aya Ramazân denmesinin sebebi, günâhları yakıp erittiği içindir.” [İbn-i Mansûr]
“Ramazân ayında âilenizin nafakasını geniş tutunuz! Bu ayda yapılan harcama, Allah yolunda yapılan harcama gibi sevaptır.” [İbn-i Ebid-dünyâ]
“Ramazân ayının başı rahmet, ortası mağfiret, sonuysa Cehennemden kurtuluştur.” [İbn-i Ebid-dünyâ]
“Cennetteki güzel köşkler, sözü hoş, selâmı çok, yemek yediren, oruca devâm eden ve gece namazı kılan kimselere verilir.” [İbn-i Nasr]
“Oruç tutan, namaz kılan kimse, mükâfâtını kıyâmette aklı kadar alır.” [Hatîb]
ORUCUN BAZI HİKMET VE İCTİMÂÎ FAYDALARI
Mukaddes dînimiz İslâmiyette, bütün müslümânlar tek bir vücut gibi kabûl edilmiş, müslümânların birbirlerinin dertleri ile ilgilenmeleri istenmiştir.
Sevgili Peygamberimizin, “Yanıbaşında komşusu aç olduğu hâlde tok yaşayan, kâmil mü’min değildir“ anlamındaki hadîs-i şerîfi, konunun önemini açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Peygamberimizin mübârek hanımı Hazret-i Âişe [radıyallahü anhâ] buyuruyor ki:
“Allahü teâlânın Resûlü, üç gün peşpeşe karnını doyurmamıştır; isteseydi doyururdu. Lâkin o, yoksulları doyurup kendisi aç kalmayı tercîh ederdi.”
Onun ahlâk ve fazîlet dolu yaşayışını örnek alan müslümânlar da, aynı davranışları sergilemek zorundadırlar.
Hazret-i Ömer’in halîfeliği zamanında dokuz ay süren bir kıtlık olmuştu. Hazret-i Ömer [radıyallahü anh], “ihtiyaç sâhipleri bize gelsin” diye halka duyuru yapmış; kendisi ise, müslümânlar bolluğa kavuşuncaya kadar, ekmekle beraber zeytinyağından başka katık yemeyeceğine dâir yemîn etmişti.
Bizim için en güzel örnek olan Sevgili Peygamberimiz, insanların en cömerdi idi. Bu cömerdliği, Ramazân ayında zirveye çıkar, doruk noktasına ulaşır; elinde ne varsa yoksullara dağıtırdı; köleleri de satın alır ve âzâd ederdi.
ORUCUN İCTİMÂÎ / SOSYAL FAYDALARI
Bilindiği üzere, Ramazân ayı boyunca insan, aslında ferdî ve ictimâî kemâle, olgunluğa erişmek için çok ciddî ve zor bir imtihândan geçer. Nefsinin zaaflarıyla, tutkularıyla oldukça çetin bir mücâdele içine girer.
İbâdetlerin faydaları sâdece fertlerle ve âilelerle sınırlı değildir. Bazı ibâdetler cemiyetin nizâm ve âhengine önemli ölçüde tesîr eder. Meselâ cemâatle kılınan namazların ictimâî münâsebetler, sosyal ilişkiler açısından ne kadar mühim, önemli olduğunu inkâr mümkün değildir.
Oruçta da bu husûsiyet, özellik çok bâriz, belirgin bir şekilde müşâhede edilir, gözlemlenir. Orucun fert bakımından pek çok faydaları yanında cemiyetin, toplumun huzûruna sağladığı çok önemli faydaları da vardır. Oruç, insanın şefkat ve merhamet hislerini, duygularını geliştirerek bunun cemiyete, topluma sevgi ve yardım şeklinde aksetmesini, yansımasını sağlar.
Oruç tutan kimse, açlığın ne demek olduğunu bizzât tatmış olduğundan, yokluk içinde kıvranan fakîrlerin, kimsesizlerin çektikleri sıkıntıları, içinde duyarak şefkat ve acıma hisleri, duyguları gelişir. Bunun netîcesi, sonucu olarak da fakîrlere yardım elini uzatarak, onların sıkıntılarını giderir, cemiyetin, toplumun huzûr ve seâdetine katılmış olur, mutluluğuna katkıda bulunur.
Hele zekâtta bunlara ilâveten, sosyo-ekonomik dengeleri müsbet, olumlu yönde etkileyen çok hikmetli husûsiyetler, özellikler vardır. Ramazân ayının ma’nevî atmosferi içinde farz olan zekâtın dışındaki her türlü sadaka ve maddî yardımlaşmanın da zenginleştirdiği bir ihsân ortamında, nice bunalmış insanların sıkıntı ve problemlerine çözüm ve râhatlık sağlandığı herkesin bildiği bir gerçektir.
RAMAZÂN ORUCUNUN BAZI HİKMETLERİ
Allahü teâlâ, diğer ibâdetlerde olduğu gibi, oruç tutulması emrini de sebepsiz yere vermemiştir. Oruç, insanlara hem maddî, hem de ma’nevî faydalar sağlar. Bütün bir sene, çeşitli yemekleri eritmek için, yorulan insan midesi ve bağırsakları, senede bir ay dinlenerek sağlığını korumuş olur. Bu, maddî faydasıdır.
Ma’nevî faydası da şudur: Oruç tutan bir insan, bizzât hissederek fakîr insanlara yardım etmek ihtiyâcını duyar. Bu da, insanların birbirlerine yardım etmelerine sebep olur. Birbirlerine yardım eden insan toplulukları arasında ise çekişmeler olmaz.
Bundan başka, Allahü teâlânın emrini yerine getirmek için gündüzleri bir ay oruç tutan bir müslümân, Allahü teâlânın emirlerini yapmak i’tiyâdını, alışkanlığını da kazanır. Böylelikle, Allahü teâlânın başka emirlerini yapmaya da alışkanlık peydâ eder.
İbâdetlerin, bizim bildiğimiz ve bilmediğimiz birçok hikmetleri vardır. Tespit edilen hikmetlerini bilmekte fayda vardır. Çünkü hayrânlık duyup o ibâdeti seve seve yapmaya, yakîne sebep olur. İslâmiyeti bilmeyenlere, hikmetini, faydasını anlatmak, dîni sevdirmeğe vesîle olur.
Orucun, dünyâdaki faydalarından biri, insanlara açlığın ve susuzluğun ne demek olduğunu öğretmektir. Tok, hiç bir zaman açın hâlinden anlamaz ve ona merhamet etmez.
Oruç, bundan başka, nefse hâkim olmayı da sağlar.