Pazar, Kasım 3, 2024
Makaleler

Mübârek Ramazân Ayında Yapılacak Dört Şey

Peygamber Efendimiz, dünkü makâlemizde baş tarafını zikrettiğimiz hutbelerinin devâmında şöyle buyurmuşlardır:

“Bu ayda şu dört şeyi çok yapınız! Bunun ikisini Allahü teâlâ çok sever. Bunlar, ‘Kelime-i şehâdet söylemek’ ve ‘istiğfâr etmektir.’ İkisini de, zâten her zaman yapmanız lâzımdır. Bunlar da, ‘Allahü teâlâ’dan Cennet’i istemek’ ve ‘Cehennem âteşinden O’na sığınmaktır.’ Bu ayda, bir oruçluya su veren bir kimse, kıyâmet günü susuz kalmıyacaktır.”

Sevgili Peygamberimiz, “Sahîh-i Buhârî”de zikredilen bir hadîs-i şerîfinde de şöyle buyurmuştur:

“Bir kimse, Ramazân ayında oruç tutmayı farz bilir [vazîfe bilir] ve orucun sevâbını, Allahü teâlâdan beklerse, geçmiş günâhları affolur.”

Bu hadîs-i şerîften anlaşılıyor ki, orucun Allahü teâlânın emri olduğuna inanmak ve sevâp beklemek lâzımdır. Günün uzun olmasından ve oruç tutmanın güç olmasından şikâyet etmemek şarttır. Günün uzun olmasını, oruç tutmayanlar arasında güçlükle oruç tutmayı, fırsat ve ganîmet bilmelidir.

Câbir bin Abdillah (radıyallahü anhümâ) hazretlerinin haber verdiği bir hadîs-i şerîfte de, Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Allahü teâlâ benim ümmetime, Ramazân-ı şerîfte beş şey ihsân eder ki, bunları hiçbir peygambere vermemiştir:

1- Ramazân ayının birinci gecesi, Allahü teâlâ mü’minlere rahmet eder. Rahmet ile baktığı kuluna hiç azâp etmez.

2- İftâr zamanında, oruçlunun ağız kokusu, Allahü teâlâya, her kokudan daha güzel gelir.

3- Melekler, Ramazân’ın her gece ve gündüzünde, oruç tutanların affolmaları için duâ ederler.

4- Allahü teâlâ, oruç tutanlara, âhırette vermek için, Ramazân-ı şerîfte Cennet’te yer ta’yîn eder.

5- Ramazân-ı şerîfin son günü, oruç tutan mü’minlerin hepsini affeder. Ya’nî Ramazân ayının tamâmını oruçlu geçirenleri affeder.”

RAMAZÂN AYI AYLARIN EN KIYMETLİSİDİR

İslâm âlimlerinin büyüklerinden İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyurmuştur ki:

“Ramazân-ı şerîf ayında yapılan nâfile namaz, zikir, sadaka ve diğer bütün ibâdetlere verilen sevâblar, başka aylarda yapılan farzlara verilen sevaplar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda, bir oruçluya iftâr verenin günâhları affolur; Cehennem’den âzâd olur. O oruçlunun sevâbı kadar, ayrıca buna da sevâb verilir. O oruçlunun sevâbı da hiç azalmaz.

Bu ayda, emri altında bulunanların [ya’nî işçinin, me’mûrun, askerin ve talebenin] işlerini hafîfleten, onların ibâdet etmelerine kolaylık gösteren âmirler [meselâ patronlar, âmirler, kumandânlar ve müdürler] de affolurlar; Cehennemden âzâd olurlar.

Resûlullah, bu ayda, esîrleri âzâd eder, kendisinden istenilen her şeyi verirdi. Bu ayda ibâdet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene, bu işleri yapmak nasip olur.

Bu aya saygısızlık edenin, günâh işleyenin bütün senesi, günâh işlemekle geçer. Bu ayı fırsat bilmelidir. Elden geldiği kadar ibâdet etmelidir. Allahü teâlânın râzî olduğu işleri yapmalıdır.

Bu ayı, âhıreti kazanmak için fırsat bilmelidir. Kur’ân-ı kerîm Ramazân ayında indi. Kadir gecesi, bu aydadır…..”

FIRSATI KAÇIRMAMALI

 Bu ayı, âhıreti kazanmak için fırsat bilip, elden geldiği kadar ibâdet etmeli, Allahü teâlânın râzî olduğu işleri yapmalıdır.

Allahü teâlânın gazabına sebep olabilecek bütün kötülüklerden, harâmlardan sakınmak, îmân, ibâdet bilgilerini, harâmları öğrenmek, kul haklarından sakınmak, varsa helâlleşmek, günâhlardan tevbe etmek lâzımdır.

Herşeyden önce, i’tikâdı düzeltmelidir. Ehl-i Sünnet âlimlerinin bildirdikleri i’tikâdı öğrenmek ve buna göre inanmak lâzımdır. İ’tikâd düzgün olmazsa, tutulan oruçların, yapılan diğer ibâdetlerin bir fâidesi olmaz.

Çünkü i’tikâdı bozuk olanların, muhakkak Cehennem’e gidecekleri hadîs-i şerîfte bildirilmiştir. Bunun için, Ehl-i Sünnet âlimlerinin yazdıkları ilmihâl kitaplarını alıp okumalı, doğru îmânı öğrenmeli, ibâdetleri yapmalı, harâmlardan sakınmalıdır.

Allahü teâlâ, şartlarına uygun yapılan tevbeleri kabûl edeceğini va’detmiştir. Böyle mübârek günleri, ayları fırsat bilip, çok çok tevbe-istiğfar etmeli, affedilmek için, Cenâb-ı Hakk’a yalvarmalıdır.

Sonra ibâdetleri, harâm ve helâl olanları öğrenmeli ve bunlara göre ibâdet yapmaya çalışmalıdır. Kıymetli zamanlarda bu bilgileri okumak, öğrenmek, nâfile namazlardan ve diğer bütün nâfile ibâdetlerden çok daha kıymetlidir.

Herhangi bir özür ile Ramazân’da oruç tutamıyanlar, Ramazân’dan hemen sonra, kazâsını yapmalıdırlar. Kazâ namazı borcu olanların, kazâ orucu olanların nâfile ibâdetlerle meşgûl olmaları, uygun değildir. Önce farz borçları yerine getirmeli, ödemelidir.

Ancak farz borçlardan kurtulduktan sonra, nâfile olarak yapılan ibâdetlerin bir fâidesi olur. Bu, oruçta olduğu gibi namazda ve diğer ibâdetlerde de böyledir. Önce farz borçları ödemeli, sonra nâfile ile meşgûl olmalıdır.