Mübârek Berât Kandili Yaklaştı
Mübârek “Berât” kandilinin bulunduğu “Şa’bân” ayının da ilk üçte biri geçmiş olup neredeyse ortasına yaklaşmış bulunuyoruz. Resûlullah Efendimiz, Recep ayının başında “Ya Rabbî, Receb ve Şa’bân aylarını bizler için mübârek kıl [bu aylarda bizlere bereket ihsân eyle] ve bizi Ramazân ayına da eriştir” diye duâ ederdi; kezâ Şa’bân ayına çok değer verir ve bu ayda çok oruç tutardı.
[Bu ayların her üçüne de hürmet etmelidir. Hürmet etmek ise, günâhlardan uzaklaşmakla ve ibâdetleri yapmakla olur. Hürmet edip saygı gösteren, kat kat karşılığını görecektir. Fakat bu mübârek zamanlarda, va’dedilen sevâplara kavuşabilmek için, her şeyden önce i’tikâdı düzeltmek, doğru i’tikâda sâhip olmak lâzımdır. Ondan sonra, “İlmihâl” bilgilerini öğrenmek ve yaşayışını bunlara uygun hâle getirmek gerekir.
Bunların yanında çok tevbe ve istiğfâr etmeli, kazâya kalmış namazlarını, oruçlarını, zekâtlarını, sadaka-i fıtırlarını, kurbânlarını hemen kazâ etmeye başlamalıdır. Bir an önce bu borçlardan kurtulmak için çalışmalıdır.
Cenâb-ı Hak, hepimizi sıhhat ve âfiyet içerisinde, “ayların sultânı” diye anılan “Ramazân” ayına da kavuştursun ve bu ayların hem gecelerinin, hem de gündüzlerinin feyiz ve bereketlerinden lâyıkı vechile istifâde etmeyi nasip buyursun.]
ŞA’BÂN AYININ NEREDEYSE İLK YARISI GİTTİ
İnsan, yüce Yaratıcı tarafından bu dünyâya “eşref-i mahlûkât” olarak gönderilmekle beraber, bunun yanında imtihâna da tâbi tutulmuştur. Âdemoğlu; mahlûklar (yaratılanlar) içinde en mümtâz ve en mükerrem bir şekilde yaratılıp yükselmelere ve alçalmalara müsâit kılınan bir varlıktır.
Aslında “Üç aylar” ve bu aylardaki mübârek gece ve günler, yaratılmışların en şereflisi olma özelliğini unutarak, nefis ve şeytânların tuzaklarına düşmüş ve her iki dünyâsını zindâna çevirecek olan günâh, isyân ve gaflet bataklıklarında boğulmakla karşı karşıya gelmiş insanların kurtuluşları için uzatılan can simidi gibidirler. Bu mübârek aylar, asliyetimize, kendimize dönüş için, günâhlardan, kusûr ve kabâhatlerden tevbe ve rücû’ için çok önemli fırsatlardır.
Peygamber Efendimizin duâsında adı geçen “Şa’bân-ı muazzam” ayını neredeyse yarıladık. Şa’bân-ı şerîf ayı, hayırların çoğaldığı, bereketlerin indiği, hatâların terkedildiği, günâhların örtüldüğü bir aydır.
Bu aylarda, gece ve günlerinde, içimizi ve dışımızı bilen Rabbimize karşı, nefsimizi muhâsebeye çekmeli, O’nun bizim dünyâ ve âhıret hayâtımızı Cennet’e çevirmek için gönderdiği mukaddes dîni İslâma tâm teslîm olup olmadığımızı gözden geçirmeliyiz. Hiç vakit geçirmeden İslâmın rahmet, bereket, mağfiret, fazîlet ve hayât bahşeden çeşmesinden kana kana nasip almak için bu ayları, gece ve günleri başlangıç yapmalıyız, bu fırsatları birer ganîmet bilmeliyiz.
RESÛLULLAH EFENDİMİZ, ŞA’BÂN AYINDA ÇOK ORUÇ TUTARDI
Sevgili Peygamberimiz buyurdular ki: “Ramazân ayından sonra en faziletli oruç, Şa’bân ayında tutulan oruçtur.” [Tirmizî]
Âişe vâlidemiz (radıyallahü anhâ) buyurmuştur ki:
“Resûlullah’ın, [Ramazân ayı müstesnâ/hâriç olmak üzere] hiçbir ayda, Şa’bân ayından daha çok oruç tuttuğunu görmedim. Bazen Şa’bân ayının tamâmını oruçlu geçirirdi.” [Buhârî]
Resûlullah Efendimize, Şa’bân ayında niçin çok oruç tuttuğu sorulduğu zaman da şöyle cevap vermiştir: “Şa’bân ayı, öyle fazîletli bir aydır ki, insanlar bundan gâfildirler. Bu ayda ameller, âlemlerin Rabbine arz edilir. Ben de amelimin oruçlu iken arz edilmesini isterim.” [Nesâî]
Bu konudaki hadîs-i şerîflerden biri de şöyledir:
“Şa’bân ayında üç gün oruç tutana, Hak teâlâ, Cennet’te bir yer hâzırlar.”
Sevgili Peygamberimiz, hadîs-i şerîflerinde, “Berât gecesi” hakkında buyurdular ki:
“Allah şu dört geceyi hayırla süsler: Ramazân ve Kurbân bayramı geceleri, Arefe gecesi, Şa’bânın yarısındaki [Berât] gecesi ki, onda eceller, rızıklar yazılır.” [Deylemî]
“Dört gecenin gündüzü de gecesi gibi fazîletlidir. Allah, o gece [ve gün]lerde duâ edenlerin isteklerini geri çevirmez, onları mağfiret eder ve onlar bu gece [ve gün]lerde bol ihsâna nâil olurlar. Bunlar: Kadir gecesi, Arefe gecesi, Berât gecesi, Cuma gecesi ve günleri” [Deylemî]
İKİ GÜN SONRA “BERÂT KANDİLİ”DİR
Yukarıda bir nebze, Şa’bân ayından ve fazîletinden bahsettik. İki gün sonra [23 Haziran 2013 Pazar] inşâallah, mübârek “Berât Kandili”ni idrâk etmekle şerefleneceğiz. Aslı “Berâet” olan ve Türkçe’ye “Berât” olarak giren bu kelimenin sözlük anlamı, “Borçtan, hastalıktan, suç ve cezâdan kurtulmak” ise de, dînî literatürümüzde: “İlâhî afv ve rahmete nâil olmak, günâhlardan arınmak, temize çıkmak” ma’nâlarını ifâde etmektedir.
Kur’ân-ı kerîmde, “Duhân” sûresinde, bu geceye “leyle-i mübâreke: mübârek gece” denilmiştir. Çünkü “Berât gecesi”nde, yeryüzüne rahmet, bereket, iyilik, afv ve mağfiret iner.
Bilindiği gibi mübârek geceler, İslâm dîninin kıymet verdiği gecelerdir. Mübârek gece, öğle namazı vaktinden, o gecenin sonuna, ya’nî imsâk vaktine kadar olan zamandır.
Allahü teâlâ, kullarına çok merhamet ve şefkat ettiği, acıdığı için, bazı gecelere husûsî kıymet vermiş, bu gecelerdeki duâ ve tevbeleri, tâat ve ibâdetleri kabûl edeceğini bildirmiştir. Kullarının çok ibâdet yapmaları, duâ ve tevbe etmeleri için bu geceleri birer sebep kılmıştır.
Bilindiği üzerebütün kâinâtın yaratıcısı ve sâhibi olan Cenâb-ı Hak, ezelde hiçbir şeyi yaratmadan önce, herşeyi takdîr etmiş, dilemiştir. Bunlardan bir yıl içinde olacak (doğumlar, ölümler, terfî’ler, tenzîller, ameller, rızıklar, ömürler, ölüm sebepleri gibi) her şeyi, Şa’bân ayının onbeşinci (Berât) gecesinde meleklere bildirir. [Bunlar, Duhân sûresinin 1-6. âyet-i kerîmelerinde beyân edilmektedir.]
Tefsîrlerde Kur’ân-ı kerîmin, Levh-i mahfûza bu gece indirildiği bildirilmektedir. Bilindiği gibi, Kur’ân-ı kerîmin iki türlü inişi vardır: Birincisi Levh-i mahfûza inişi [bu,Berât gecesinde olmuştur], diğeri de semâ-i dünyâya ve oradan Peygamber Efendimize inişi [bu da Kadir gecesinde başlamıştır].
BERÂT GECESİNİN FAZÎLETİ
Peygamber Efendimiz, bir hadîs-i şerîfinde buyurdu ki:
“Şa’bân ayının 15. gecesini ibâdetle, gündüzünü de oruçla geçirin! O gece Allahü teâlâ buyurur ki: ‘Affedilmek isteyen yok mu, günâhlarını affedeyim. Rızık isteyen yok mu, rızık vereyim. Dertli olan yok mu, sıhhat-âfiyet vereyim. Ne isteyen varsa, istesin vereyim.’ Bu hâl, fecre[sabâha, imsâk vaktinin bitimine] kadar devâm eder.” [İbn-i Mâce]
Hazret-i Âişe vâlidemiz, “Yâ Resûlallah, Allahü teâlâ seni günâh işlemekten muhâfaza buyurduğu hâlde, Berât gecesinde neden çok ibâdet ettin?” diye bir suâl sordu. Peygamber Efendimiz ona cevâben buyurdu ki:
“Ben, şükredici bir kul olmayayım mı? Bu yıl içinde doğacak her çocuk, bu gece deftere geçirilir. Bu yıl içinde öleceklerin isimleri, bu gece özel deftere yazılır. Bu gece herkesin rızkı tertîp olunur. Bu gece herkesin amelleri Allahü teâlâya arz olunur.” [Gunyetü’t-tâlibîn]
Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Berât gecesinde çok ibâdet ve duâ ederdi. Çünkü kendileri, “Berât gecesini ganîmet, fırsat biliniz! Çünkü belli bir gecedir [Şa’bân’ın 15. gecesidir]. Kadir gecesi çok büyük ise de, hangi gece olduğu belli değildir. Bu gece, çok ibâdet yapınız; yoksa, kıyâmet gününde pişmân olursunuz” buyurmuşlardır.
Peygamber Efendimiz, Berât gecesinde, “Allahümmerzuknâ kalben takıyyen mineş-şirki beriyyen lâ kâfiren ve şakıyyen” duâsını da okurdu. Ya’nî “Ey Allah’ım! Bize, şirkten berî, kâfir ve şakî de olmayan, müttakî bir kalp nasîb eyle” demektir. (Riyâdu’n-Nâsıhîn)
“BERÂT GECESİ”NİN EHEMMİYETİ
Hadîs-i şerîflerde buyurulmuştur ki:
“Allahü teâlâ, Şa’bânın yarısındaki [Berât] gecesinde, dünyâ semâsına [rahmetiyle] tecellî eder. Benî Kelb kabîlesinin koyunlarının kıllarından daha çok kimsenin günâhlarını affeder.” [Tirmizî, İbn-i Mâce]
“Allahü teâlâ, Şa’bân ayının 15. gecesinde rahmetiyle tecellî ederek kendisine şirk koşan ve müslümân kardeşine kin güdenler hâriç herkesi affeder.” [İbn-i Mâce]
“Cebrâîl aleyhisselâm gelip, ‘Kalk, namaz kıl ve duâ et. Bu gece, Şa’bânın 15. gecesidir’ dedi. Bu geceyi ihyâ edenleri Allahü teâlâ affeder. Yalnız, müşrik, büyücü, falcı, cimri, kinci, müşâhin [ya’nî bid’at ehli], içkici, fâizci ve zânîyi affetmez.” [Taberânî]
[Burada, ehemmiyetine binâen şu husûsu belirtmemizde lüzûm ve fayda var: Ehl-i sünnet i’tikâdına göre; içki içmek, cimrilik, kin gütmek, ana-babaya isyân… gibi günâhları işleyen kâfir olmaz. Îmânı düzgün ise, günâhlarının cezâsını çektikten sonra Cennete girer. Sevâpları günâhlarından daha çok ise, Cehenneme girmeden de Cennete gider.]