Cumartesi, Kasım 16, 2024
Gazete Makaleleri

Milletleri Millî Ve Manevî Değerler Ayakta Tutar

Senelerce önce, “Türkiye Yeşilay Cemiyeti” eski başkanı, Em. Alb. merhûm Salâhaddîn Kaptanağası, ülkemizde alkol, sigara ve uyuşturucu yüzünden, yılda en az 350 kişinin [ şimdi bu sayının kaça çıktığını tesbit için yeni istatistiklere ihtiyaç var] hayatını kaybettiğine işaret ederek, “Kanunlar işletilmeli, Anayasa’nın kesin hükümleri gereği, Milli Eğitim başta olmak üzere, ülkemizin neresinde eğitim veren kurum ve kuruluş varsa, hepsi uyuşturucuyla mücâdele konusunda kendisini görevli saymalı” demişti.

Yine eski Diyânet İşleri Başkanı Mehmed Nuri Yılmaz da, uyuşturucu madde bağımlılığının, okulların çevresinde tezgâh kuran teşkîlâtlar, örgütler aracılığıyla gençlerimize yöneldiğini  ifâde etmişti. Hattâ Mehmet Nuri Yılmaz, anarşi âfetinin kökünü kazımaya uğraşan milletimizin, toplumumuzun yakasının, bu defa bir başka yıkıcıya kaptırılmaktan korunması gerektiği uyarısında bulunmuştu. Yılmaz, gazetelerde de yer alan o konuşmasında: “Anarşi yolu ile maksatlarına ulaşamıyacağını anlayan bazı kirli eller, namluyu bu defa başka yönlere çevirme yolunu tutmuşlardır. Geleceğimizin teminâtı olan gençlerimizi, uyuşturucu maddelere ve alkole alıştırarak, onları rûhen ve bedenen çökertmek için, kirli eller tarafından çalışmalar yapılmaktadır” demişti.

Peki, iki ayrı  müessesenin eski başkanlarının sözleri, şimdi nereden hatırınıza geldi diyebilirsiniz. Yakın zamanda, 30.06.2005 tarihinde, bir İnternet sitesinde, “Uyuşturucu kâbûsu dünyayı sardı” başlığıyla  bir haber çıkmıştı. Merkezi Stockholm’de bulunan “Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Bürosu”nun yayınladığı yıllık “uyuşturucu raporu”, “küresel yasadışı uyuşturucu ticaret hacmi”ni gözler önüne seriyordu.

Stockholm  kaynaklı bu “Rapor”da, uyuşturucu ticâretinin, dünyânın 18’inci büyük ekonomisi olduğuna işâret edildi ve gelirin, ülkelerin yüzde 88’inin gayr-i sâfî yurtiçi hâsılalarından fazla olduğu belirtildi. 

“Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Bürosu”, ilk kez dünyadaki yasadışı uyuşturucu pazarının hacmine ilişkin bir tahmin açıkladı. Bu raporda, gerçekten korkunç rakamlar var.

Şöyle ki, adı geçen “Büro”nun hazırladığı raporda; 2003’te küresel uyuşturucu ticaretinde, 321 milyar dolar hâsılât yapıldığı belirtildi. Söz konusu rakamın, dünya gayr-i sâfî hâsılasının yüzde 0.9’una eşit ya da ülkelerin yüzde 88’inin gayr-i sâfî yurtiçi hâsılalarından fazla olduğuna dikkat çekildi.

Uyuşturucu ticâretinin, dünyânın 18’inci büyük ekonomisi olduğuna işâret edilen raporda, küresel uyuşturucu pazarından elde edilen hâsılâtın, 214 milyar dolarlık bölümünün sokak satışlarından geldiği bildirildi.

Raporda, kuzey Amerika’nın yüzde 44 ile en büyük uyuşturucu alıcısı olduğu, bunu yüzde 33 ile Avrupa’nın izlediği ifâde edildi. Afrika’nın ise yüzde 4 ile en son sırada yer aldığı kaydedildi.

2003 ve 2004 rakamlarının değerlendirildiği BM raporunda, dünyada 200 milyon kişinin, yılda en az bir kere uyuşturucu kullandığı belirtildi.

Rapor ayrıca uyuşturucu kullananların sayısının 2004’te, bir yıl önceye göre 15 milyon arttığını da ortaya koydu.

Bu istatistiki bilgileri kısaca özetledikten sonra ifâde edelim ki, herkesçe bilindiği gibi, Peygamberler tarihini incelediğimizde, hepsinin gayelerinin, yüksek ahlâklı iyi insanlar, âileler ve cemiyetler meydana getirmek olduğunu görüyoruz. Zâten bizim dînimizde, târihimizde, kültür ve medeniyetimizde eğitimden maksat da “iyi insan”, orijinal ismiyle söylemek gerekirse “insân-ı kâmil” meydâna getirmektir.

Aslında Hazret-i Adem’den itibâren gelmiş-geçmiş bulunan 6 “ülü’l-azim” peygamber, 313 “resûl”, 124 binden ziyâde “nebî”nin eğitimdeki hedefleri aynıdır. 100’ü küçük 4’ü büyük kitap olmak üzere, bu peygamberlerden bazılarına gönderilen 104 kitaptaki hedef de, altını çizerek ifâde edelim ki, insanların dünyâda huzûr ve sükûn içerisinde yaşamaları, âhirette de ebedi saâdete kavuşmalarıdır.

Burada hemen büyük İslâm âlimi İmâm Gazâlî’nin bir sözünü hatırlıyoruz. Buyuruyor ki: “İnsanlar üç gruptur. Birinci grup gıdâ gibidir, herkese her zaman lâzımdır. İkinci grup devâ (ilaç) gibidir, bazı insanlara bazen lâzım olur. Üçüncü grup ise illet (maraz, dert, hastalık) gibidir, herkes ondan kaçar, ama o, insanlara bulaşır.”

Bütün peygamberler ve onların vârisleri olan İslâm âlimleri ve evliyâ-yı kirâm, hep gıdâ gibi, bütün insanlara lâzım olan fertler, âileler ve cemiyetler teşkil etmek için uğraşmışlardır.

Makalemizin sonunda belirtelim ki, son peygamber olan Hazret-i Muhammed’in (sallallahü aleyhi ve sellem), 150 bin mübârek insan, güzîde sahâbe, “hayırlı ümmet” meydâna getirmesi, onların da 50 sene gibi çok kısa zaman zarfında gâyet mahdût imkânlarla Endülüs’ten Çin’e kadar olan geniş coğrafî bölgeleri fethedip  oralara ilim, irfân, ahlâk, fazîlet, adâlet, medeniyet, nûr ve hidâyet götürmeleri  konusu ciddiyetle incelenmesi gereken bir konudur.