Cumartesi, Kasım 16, 2024
Gazete Makaleleri

İslamiyette İlme Ve İlim Adamlarina Verilen Yüksek Değer

Cumadan cumaya kaleme aldığımız makalelerimizden ikincisine başlarken hemen ifade edelim ki, en son ve en mükemmel din olan İslamiyette, ilme ve ilim adamlarına büyük değer verilmiştir. Mukaddes dinimizde okumanın önemi de çok büyük ve kitap sevgisi ise had safhadadır. Şüphesiz ki bu konu, burada birkaç paragrafa sığmayacak kadar geniştir. Belki bir kaç makalede bu konuyu ele almak gerekiyorsa da, şimdi burada  bir nebze bahsetmek yerinde olacaktır.

Bilindiği gibi, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem),  40 yaşında iken, peygamberliği henüz kendisine bildirilmeden önce, Mekke-i mükerremede Nur dağındaki Hıra mağarasında tefekkür ve ibadetle meşgul oluyordu.Yine böyle bir haldeyken, Cebrail aleyhisselam, Ramazan-ı şerif  ayının 17. gecesi gelip, ilk emri getirmişti. Bilindiği üzere, bu gelen ilk vahiy, Alak Suresinin ilk beş ayet-i kerimesi idi. Meal-i alisi şöyledir:

(Ey Habibim Muhammed!) Yaratıcı Rabbinin (Allahü tealanın ) adı ile oku. O, insanı alaktan (yani pıhtılaşmış kandan) yarattı. Oku, senin Rabbin, en büyük kerem sahibidir. O, kalemle (yazı yazmayı) öğretendir. İnsana bilmediğini O öğretti (yani öğretir) .”

İşte, ilk emri “oku” diye başlayan, cihanı aydınlatan İslam güneşi böyle doğmuş, Kur’an-ı kerim, takriben 23 senede indirilmiş, Peygamber efendimizin tebliği ve İslama daveti de, 13 senesi Mekke-i mükerremede, 10 senesi de Medine-i münevverede olmak üzere, yaklaşık olarak 23 sene sürmüştür.

Umumi bir tarif yapmak gerekirse İslam dini, Allahü tealanın, Cebrail ismindeki melek vasıtası ile Sevgili Peygamberi Muhammed aleyhisselama gönderdiği, insanların, dünyada ve ahirette  rahat ve mes’ud   olmalarını sağlıyan usul ve kaidelerdir. İslam alimlerinin buyurdukları  gibi, bütün üstünlükler, faydalı şeyler, İslamiyetin içindedir. Eski semavi dinlerin görünür-görünmez bütün iyilikleri, bütün güzellikleri İslamiyetin içinde toplanmıştır. Bütün seadetler, muvaffakıyetler ondadır.Yanılmayan, şaşırmayan akılların kabul edeceği esaslardan ve ahlaktan ibarettir.

İslamiyet, insanların hem ruhi hem de maddi refahını en mükemmel şekilde te’min edecek prensipler getirmiştir. İnsan  hak ve vazifelerini en geniş şekilde düzenlemiştir. İnsanların yardımlaşmalarını, birbirlerine hizmet etmelerini ehemmiyetle istemekdedir. Kendi idaresi altında bulunan insanların, evladın, ailenin ve milletlerin haklarını ve idarelerini öğretmekte; dirilere, geçmişlere, geleceklere karşı bir takım hak ve mes’uliyetler yüklemektedir. Seadet-i dareyn ya’ni dünya ve ahıret seadeti İslamiyette  toplanmıştır. İnşaallah bundan sonraki makalelerimizde,  mevzuun mütehassıslarından, sahanın uzmanlarından nakiller yaparak bu konular üzerinde genişçe durmak istiyoruz.

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi ilk emri, “Oku” şeklinde başlayan İslam dininde ilme ve okumaya büyük ehemmiyet verilmiştir. İslam dini ilme, fenne, tekniğe, endüstiriye  layık olduğu üzere önem verir. İlim mevzuunda, ilmin temin edeceği yüksek dereceler hususunda, Kur’an-ı kerimde müteaddid ayet-i celile ve Peygamber efendimizin birçok hadis-i şerifi vardır.

Burada hemen belirtelim ki, Kur’an-ı kerimde  ençok geçen kelime, Allah lafz-ı celalidir. Bu kelime, değişik şekillerde 2697(ikibin altıyüz doksanyedi) defa geçmektedir. Kökü “alime” olan ilim kelimesinden müştak(türemiş) olan  kelimeler de, Kur’an-ı kerimde pekçok defa zikredilmiştir. Mu’cemlerden, fihristlerden yaptığımız bir araştırmaya göre, bu kelimelerin sayısı toplam olarak 676(altıyüz yetmişaltı)dır ki, Allah kelimesinden sonra, Kur’an-ı kerimde en sık geçen kelimelerden biri olduğunda şüphe yokdur.

Hakikatte ilim sıfatı, Allahü tealanın yüce sıfatlarındandır. Kullarına da cüz’i olarak vermiştir. Allah’ın ilmi şüphesiz ki küllidir. O, gaybı (gizliyi) da, açık olanı da bilir. İnsanların ilim sahibi olmaları kitapları  sevmeleri ve okumalarıyla mümkün olmaktadır.

Şimdi konumuzla ilgili birkaç ayet-i kerime mealini misal olarak sunmak istiyoruz:

“De ki, bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?Ancak temiz akıl sahipleri (bunları) düşünürler.” (Zümer:9)

“….Allah, sizden iman etmiş olanlarla, kendilerine ilim verilmiş bulunanların derecelerini yükseltir…” (Mücadele:11) 

” Allah’tan kulları arasında (hakkıyla) ancak alimler korkar …” (Fatır:28)

Sevgili Peygamberimizin, bu konudaki hadis-i şeriflerinden de birkaç tanesini zikredelim:

“Beşikten mezara kadar ilim tahsil ediniz.”

“İlim talebetmek (erkek ve kadın) her müslümana farzdır.”

“Sadakanın en faziletlisi, müslüman kimsenin ilim öğrenmesi , sonra onu müslüman kardeşine öğretmesidir.”

“Ya alim veya öğrenici yahud dinleyici olarak veyahud da (bunlara) muhabbet besliyerek hal ve istikbalini te’min et. (Bu dört grubun dışında ) beşinci olma, yoksa helak olursun.”

“İstediğiniz kadar okuyun , bildiğinizle amel etmedikçe, Allah size mükafat vermez.”

“Kim bildiği ile amel ederse, Allah ona bilmediklerini de öğretir.”

Bir rivayette: “Bilmediği ilme onu varis kılar” buyurulmuştur.

Misal olmak üzere birkaç tanesini zikretmiş bulunduğumuz bu ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerden başka, ilim mevzuunda birçok ayet  ve hadis daha  vardır, onlara temas etmeye bu kısa yazımızın hacmi müsait değildir.

Şüphesiz ki, kamil bir iman, tam bir taat ve ibadet, Allahü tealaya ve Resul-i ekremine hakkıyla itaat ve tabi olma, iyiliği emretme ve kötülükten  nehyetme, İslamı en iyi şekilde tebliğ, Allah yoluna da’vet ve sair hizmetler, layıkı vechile, ancak ilim, irfan ve hikmetle yapılabilir.

Herkesçe bilindiği gibi, insanların diğer varlıklardan imtiyazlı ve üstün olmaları, kuvvetle, vücut iriliğiyle, çok yemekle, yiğitlikle değil, iman, ilim, edep, ahlak ve takva iledir. “İnsanın şerefi ilim ve edebledir. Mal ve neseble değildir” kelam-ı kibarı, konuyu ne güzel özetlemektedir. Yine ” İlim rütbesi, rütbelerin en yükseğidir” hadis-i şerifi ilim rütbesinin durumunu çok güzel ifade etmekdedir. İslam alimleri ve atalarımız, asırlarca gecelerini gündüzlerine katarak çok kıymetli kitaplar yazmışlar ve bunları kütüphanelerde gözleri  gibi koruyup bizlere kadar ulaştırmışlardır. Bizlere düşen, bunları okuyup istifade etmek ve gereğini yapmaktır.

Şurası bir hakikattir ki, okuyan ve okumasından istifade edebilen insanlar, daima tekamül kaydederler. Okuma, akli ve fikri gelişmeyi temin eder. Okuma-yazmanın  önemini  ifade için, uzun söze lüzum yok. Bu konuda asr-ı seadetten vereceğim bir tek örnekle yetineceğim:

Bedir harbinde, Mekke’li müşriklerden, Kureyş kafirlerinden bir kısmı esir alındı. Esirlerin ne yapılacağı mevzuunda istişareler yapıldıktan sonra, her kafir on müslüman çocuğa  okuma-yazma öğretirse serbest bırakılacak diye karar verildi. O zaman, maddi yönden  sıkıntı içinde bulunup paraya büyük ihtiyaçları olan Peygamber efendimiz ve müslümanlar, okuma-yazmayı paradan daha mühim sayarak, esirlerden fidye yani kurtuluş parası alıp onları serbest bırakma yerine, az önce zikredilen yolu tercih etmişlerdir. Bu, okuma-yazmanın, ilim öğrenmenin ve bilgiyi arttırmanın  ehemmiyetini bizlere ifade bakımından herhalde kafidir.

Netice olarak söylemek gerekirse, insanın diğer varlıklardan daha mümtaz olması iman, ilim, edep, ahlak ve takva iledir. Bundan dolayı en son din olan mukaddes dinimiz islamiyette ilme, alime, kitaba, okumaya çok büyük önem verilmiştir.