İslam Dinindeki Bazı Kolaylıklar
Bugünkü makalemizde, büyük İslâm âlimlerinin fıkıh kitaplarında açıkladıkları bazı kolaylıkları bildirmek istiyoruz:
Bir âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz, meâlen: “Allah size kolaylık ister, zorluk istemez” (Bakara: 185) buyurmuştur.
Sevgili Peygamberimiz de hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:
“Seferde, [sıkıntı içinde] oruç tutmak takvâdan sayılmaz.” (Buhârî)
“Ruhsatlardan faydalanmayan, Arafât dağı kadar günâh işlemiş olur.” (Taberânî)
Cenâb-ı Hak, İslâmiyeti statik değil, dinamik kılmıştır. Allahü teâlânın, gerekli vasıflara sâhip İslâm âlimlerine ictihâd yetkisi vermesi, iyi düşünülecek olursa, biz müslümanlar için, ne kadar büyük bir nimettir. Mezheplerdeki farklı ictihâdlar, gerçekten, bütün müslümanlar için bir rahmet-i ilâhiyyedir. İslâm âlimleri, Fıkıh kitaplarındaki ruhsatlardan faydalanmamanın takvâ ve azîmet olmayacağını, aksine Allah’ın rahmeti olan nimetleri tepmek olacağını ifâde etmişlerdir. O halde verilen ruhsatlardan faydalanmak câizdir.
Şunu da hemen ifâde edelim ki, müctehid olmanın çok önemli bazı şartları vardır. İnşâallah, başka bir makalemizde onlara müstakıllen temâs etmek istiyoruz.
Günümüzde karada, denizde ve havada pek çok yolculuk yapılıyor. Yolculuğa rastlayan bazı namazlar bulunabilir; sefer esnâsında da şartlar, râhat bir şekilde namaz kılmaya müsâit olmayabilir. Bunun gibi, ameliyât yüzünden doktorun, namazını vaktinde kılamama ihtimâli vardır. Kezâ ebe doğumda iken namaz vakti çıkabilir. Yahut boğulmakta olan bir insanın hayâtını kurtarmak isterken de namaz vakti çıkabilir. İmtihâna giren talebe namaz vaktini kaçırabilir. Ameliyât olan veya başka hastalar, namaz vakitlerini kaçırabilirler.
Bunun gibi ihtiyâç hâllerinde iki namazı birleştirip bir vakitte kılmak bazı mezheplerde câizdir.
Şimdi bu konuyu biraz daha açalım:
Hanefi mezhebinde:
Hâcılar, Arafât’ta, öğle ile ikindiyi öğle vaktinde takdîm ederek, Müzdelife’de ise akşam ile yatsıyı yatsı vaktinde tehîr ederek kılarlar. Başka yerde ve başka zamanlarda iki namazı cem edemezler.
Ancak ihtiyaç ve zaruret olunca diğer mezheplerden birini taklit ederek kılarlar.
Mâliki mezhebinde:
Mubâh olan bir kara yolculuğunda, hastalıkta, karanlıkla beraber yağmur ve çamur olunca öğle ile ikindi, akşam ile yatsı birleştirilerek kılınır. Arafat’ta öğle ve ikindi, Müzdelife’de ise akşam ile yatsı birleştirerek kılınır. Deniz yolculuğunda iki namazı birleştirmek câiz olmaz. Mâliki’de iki namazı birleştirirken öğleyi ikindiden, akşamı yatsıdan önce kılmak, birinci namaza dururken cem etmeye niyet etmek, iki farzı ard arda kılmak gerekir.
[İki farz arasında abdest almak ve ikâmet getirmekte mahzur yoktur; ama sünnet kılınırsa mekrûh olur.]
Şâfiî mezhebinde:
Mubâh olan bir seferde iken, yukarıda bildirilen namazları, birleştirip, takdim veya tehir ederek kılmak câizdir. Yağmur yağarken da sâdece takdim ederek birleştirmek câizdir. Arafât ve Müzdelife’de ise diğer mezheplerdeki gibi cem edilir. Bir kavilde ise, hastalık halinde de, takdim veya tehir ederek cem etmek câizdir. Şâfiî’de, mubâh olan bir seferde, yukarıda bildirilen namazları, takdim veya tehir ederek birleştirip kılmak câizdir. Şâfii’de iki namazı birleştirirken öğleyi ikindiden, akşamı yatsıdan önce kılmak, birinci namaza dururken cem etmeye niyet etmek, ikisini ard arda kılmak gerekir.
[İki farz arasında sünnet kılarsa cem câiz olmaz. İki farz arasında abdest almanın ve ikâmet getirmenin zararı olmaz.]
Hanbeli mezhebinde:
Arafât ve Müzdelife’de diğer mezheplerde olduğu gibi cem edilir. Ayrıca seferde, hastalıkta, kadının özürlü olmasında, idrar ve yel kaçırmak gibi abdesti bozan özürlerde, abdest ve teyemmüm için meşakkat çekenlerde, â’mâ olan ve yer altında çalışan insan gibi, namaz vaktini anlamakta âciz kalanın, canından, malından ve namusundan korkanın, maişetine zarar gelecek olanın iki namazı cem edip kılmaları câizdir. İki namazı birleştirirken öğleyi ikindiden, akşamı yatsıdan önce kılmak, birinci namaza dururken cem etmeye niyet etmek, ikisini ard arda kılmak gerekir. Abdest almak ve ikâmet okumak zarar vermez. İkisinin arasında sünnet veya nâfile kılarsa cem sahih olmaz. Ağzında dolgusu olan Hanefinin, hasta iken, iki namazı cem için Hanbeli’yi değil, Mâliki’yi taklit etmesi gerekir.
Şimdi, insanların her ân başına gelebilecek başka misâller verelim:
1- Eli kanayan bir Hanefi, namazı kaçırmamak için Mâliki’yi taklit edip namazını kılabilir.
2- Vakit çıkmak üzere iken, hazırda temiz elbise yoksa, Mâliki’yi taklit edip necâsetli elbise ile namaz kılmak câiz olur.
3- Kezâ unutup, necâsetli elbise ile namaz kılan, namazdan sonra hatırlasa, “Bu namazı Mâliki’ye göre kıldım” dese, sahih olur.
4- Şuurlu bir hastaya, idrar için, sonda takılsa, idrar bir torbada birikse, yatalak ve üstü necâsetli olan bu kişi, Mâliki’yi taklit ederek bu necâsetle namazını kılabilir.
5- Mâlikî’yi taklit eden, abdest aldıktan sonra, Mâlikî’ye göre niyet etmediğini hatırlasa, o anda niyet etse, abdesti sahih olur.
6- Yine Mâliki’yi taklide niyeti unutup namaz kılan, daha sonra hatırlayıp niyet etse namazı da sahîh olur.
7- Dolgu diş sebebiyle Şâfii’yi taklit eden bir kimse, hiçbir sebep yokken, daha kolay diye, Şâfii’yi taklidi bırakıp, Maliki’yi taklit etse, uygun olur.
8- Ağzında diş dolgusu olup Mâliki’yi taklit eden, ihtiyaç olunca, mukimken iki namazı cem için, Hanbeli’yi de taklit edebilir.
9- Mâliki’yi taklit eden, öğleyi asr-ı evvele kadar kılamazsa, tekrar Hanefî’yi taklit edip öğleyi asr-ı evvelde kılsa câiz olur. Şöyle ki:
Öğle namazı, ikindi ezânı okununcaya kadar kılınamazsa kazâya kalır. Ancak İmâm-ı A’zam hazretlerine göre, ikindi vakti, bugünkü ikindi ezânlarından çok sonra giriyor. [Yazın en uzun günde 72 dak., kışın da en kısa günde 36 dak. sonra giriyor.] Yani şimdi ikindi ezânları okunurken, öğle vakti henüz çıkmamış, ikindi vakti de girmemiş oluyor. Binâenaleyh öğle namazı, bu vakitte kılınınca, vaktinde kılınmış oluyor. Bu vakte “asr-ı evvel = ilk ikindi” deniyor. İmâm-ı A’zam hazretlerinin bildirdiği ikindi vaktine ise “asr-ı sâni = ikinci ikindi” deniyor.
Demek ki, trafik sıkışıklığında kalmak, imtihânda olmak, namaz kılacak yer veya abdest alacak su bulamamak, unutmak gibi herhangi bir mazeretle öğleyi vaktinde kılamayan, asr-ı evvelde (birinci ikindi vaktinde) kılarsa, İmâm-ı A’zam hazretlerine göre vaktinde kılmış olur.