“Hulefâ-i Râşidîn=4 Büyük Halîfe” Kimlerdir-2
Peygamber Efendimizin torunlarından ve Sofiyye-i aliyyenin en büyüklerinden, gavs-i a’zam, seyyid Abdülkadir-i Geylânî hazretleri buyuruyor ki:
“Muhammed aleyhisselâmın ümmeti, başka Peygamberlerin ümmetlerinden daha üstündür.
Bu ümmetin de en üstünü, Ona îmân ederek mübârek yüzünü görmekle şereflenen Eshâb-ı kirâmdır ki, hepsi O’na tâbi olmuş, O’nun için harp etmiş, O’nun uğruna canlarını, mallarını fedâ etmişlerdir. O’nun emrini yapmak, birinci vazifeleri olmuş, her şeyde O’nun yardımcısı olmuşlardır.
Bu Eshâbın da en üstünü Hudeybiye’de, Resulullah’a bîat edip, O’nun için ölmeye hâzır olduklarına söz veren kahramanlardır. Bunlar, 1.400 kişi idi.
Bunların da en üstünü, Bedir muhârebesinde bulunanlardır ki, bunlar 313 kişi idi.
Bunların da en üstünü, ilk müslüman olan kırk kişidir ki, kırkıncısı Hz. Ömerdir; bunların otuzdördü erkek, altısı kadındır.
Bunların da en üstünü “Aşere-i mübeşşere”, yani Cennete girecekleri ismen müjdelenen on kişidir. Bunlar, Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha, Zübeyr bin Avvâm, Abdurrahman bin Avf, Sa’d ibni Ebi Vakkâs, Saîd bin Zeyd, Ebu Ubeyde bin Cerrâh hazretleridir.
Bunların da en üstünü “Hulefâ-i Râşidîn” yani dört halife olup, bunların da en üstünü Hz. Ebu Bekir, sonra Hz. Ömer, ondan sonra Hz. Osman, ondan sonra Hz. Ali’dir.”
Büyük âlim Ahmed İbn-i Hacer-i Mekkî Heytemî’nin, Sahâbe-i Kirâmın üstünlüklerini ilmî delîl, sened ve vesîkalarla anlattığı “es-Savâiku’l-Muhrika” isimli kıymetli kitâbından da, konumuzla ilgili iki hadîs-i şerîf nakledelim:
Sevgili Peygamberimiz buyurdular ki:
1–“Allahü teâlâ, beni insanların en asîl-zâdesi olan Kureyş kabîlesinden seçdi ve bana insanlar arasından en iyileri eshâb (arkadaşlar) olarak ayırdı. Bunlardan birkaçını bana vezîr (dîn-i İslâmı insanlara bildirmekde yardımcı) olarak seçdi. Bunlardan ba’zılarını da Eshâr (ya’nî zevce tarafından akrabâ olarak) ayırdı. Bunlara sebbedenlere (sövenlere), iftirâ edenlere, Allahü teâlânın, bütün meleklerin ve insanların la’neti olsun! Allahü teâlâ, kıyâmet günü, bunların farzlarını ve sünnetlerini kabûl etmez.”
2 – “Eshâbımı, akrabâmı ve bana yardım eden, gösterdiğim yolda gidenleri sevmekte benim hakkımı koruyunuz! Onları sevmek sûretiyle benim Peygamberlik hakkımı koruyanları, Allahü teâlâ, dünyâda ve âhırette belâlardan, zararlardan korur. Benim Peygamberlik hakkımı düşünmiyerek, onları incitenleri, Allahü teâlâ sevmez. Allahü teâlânın sevmediği kimselere ise azâb etmesi pek yakındır.”
Bu hadîs-i şerîfler, açıkça gösteriyor ki, Eshâb-ı Kirâmın her birini sevmemiz, hepsine saygı göstermemiz lâzımdır.
Hulefâ-i râşidînden ilk ikisi olan Hz. Ebû Bekr ve Hz. Ömer, Resulullah Efendimizin hem eshârı ya’nî zevce tarafından akrabâsı,hem de vezîrleri idiler. Çünkü birincisi, ezvâc-ı tâhirâttan Hazret-i Âişe’nin babası (radıyallahü anhümâ), diğeri de yine zevcât-ı tâhirâttan Hazret-i Hafsa’nın babası (radıyallahü anhümâ) idiler.
Seyyid Allâme Muhammed Emîn İbn-i Âbidîn’in, “Hâşiyetü Reddi’l-Muhtâr” isimli eserinde (2. ciltte) ve Hindistân âlimlerinden bir hey’etin hâzırladığı “Fetâvâ-yı Âlemgîriyye (veya Hindiyye)” adlı eserde (4. ciltte), Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer’e sövmenin küfür (ya’ni dînden çıkmak olduğu) açıkça ifâde edilmiştir.
Hazret-i Ebû Bekr, 632 senesinde, Peygamber Efendimizin vefât ettiği gün, Eshâb-ı kirâm tarafından halîfe seçildi. 2 sene 3 ay 10 gün halîfelik yaptı. Peygamberlerden sonra Eshâb-ı kirâmın ve insanların en üstünüdür. Peygamber Efendimiz ne söylerse, hemen kabul ve tasdik ederdi. Bu sebeple Peygamber Efendimiz, ona “Sıddîk” lakabını vermiştir. Kur’ân-ı kerîmde de zikrolunduğu üzere, hicrette Resûlullah ile berâber idi.
Hazret-i Ömer, Hazret-i Ebû Bekr tarafından halîfe seçildi. 634 senesinde halîfe olup, 10 sene 2 ay 11 gün halîfelik yaptı. Hazret-i Ebû Bekr’den sonra Eshâb-ı kirâmın en üstünüdür. Benzeri görülmemiş derecede üstün adâleti sebebiyle “Ömerü’l-Âdil” ve hak ile bâtılı birbirinden ayıran mânâsında “Fârûk” lakabı ile meşhur olmuştur.
Hazret-i Osman, Hazret-i Ömer’in tâyin ettiği bir heyet tarafından 644’te halîfe seçildi. 11 sene 6 ay 14 gün halîfelik yaptı. Peygamber Efendimize iki defâ dâmât olmakla şereflendiği için iki nûr sahibi mânâsına “Zin-nûreyn” lakabıyla meşhur olmuştur. O derece hâyâ sahibiydi ki, melekler dahi ondan hâyâ ederdi.
Hazret-i Ali, 656 senesinde, Eshâb-ı kirâmın ittifâkıyla halîfe seçildi. 4 sene 8 ay 11 gün halîfelik yaptı. Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden ve Peygamber Efendimizin dâmâdı olup, hiç puta tapmadan Müslüman olduğu için “Kerremallahü vecheh”, kahramanlığı ve çok cesûr olması sebebiyle “Kerrâr” ve “Esedullahi’l-Gâlib” lakaplarını almıştır. Ayrıca takdir-i İlâhî’ye gösterdiği rızâdan dolayı da “Murtezâ” lakabı verilmiştir.
Bu makalemizde, “Hulefâ-i râşidîn” hazerâtını kısaca zikretmiş olduk. Bildiğiniz gibi, “Oniki İmâm”dan bahsederken, Hazret-i Alî efendimizi uzunca anlatmıştık. İnşâallah bundan sonraki makalelerimizde, diğer üç halîfeyi biraz uzunca ele alacağız.