Cuma, Kasım 22, 2024
Gazete Makaleleri

Hazret-İ Ömer’e Dil Uzatmak Caiz Olur Mu?

Hz.Ömer’in(radıyallahü anh), Peygamberler ve Hz. Ebu Bekir’den sonra insanların en hayırlısı olduğunu, başta Sahabe-i kiram olmak üzere, bütün İslam alimleri ve müslümanlar söylemişler, yazmışlar  ve  kabul etmişlerdir. Onun faziletini anlatan ciltler dolusu kitap yazılmıştır.

Bu ümmetin en büyük alimlerinden olan İmam-ı A’zam Ebu Hanife hazretleri,

el-Fıkhu’l-Ekber kitabında buyuruyor ki:

 “Peygamberlerden sonra insanların en faziletlisi, Hazret-i Ebu Bekr es-Sıddîk, sonra Ömer el-Faruk, sonra Zü’n-Nûreyn Osman b. Affan, daha sonra Ali el-Murtaza’dır. Allahü teâlâ hepsinden razı olsun. Onlar doğruluk üzere, doğruluktan ayrılmayan, ibadet eden kimselerdir. Bir müslümanın, onların hepsine sevgi ve saygı duyması gerekir. (Her müslüman) Hazret-i Peygamber’in ashâbının hepsini, sadece hayırla anar (onların hiçbirine asla küfür ve lânet etmediği gibi, hakaret edici ve kötüleyici söz de söylemez).”

Sevgili Peygamberimizin mübarek torunlarından olan Seyyid Allame Muhammed Emin İbn-i Abidin’in, (Arapça 8 cilt, tercümesi 18 cilt) Haşiyetü Reddi’l-Muhtar  isimli çok kıymetli eserinde(2.cilt) ve Hindistan alimlerinden bir hey’etin hazırladığı (Arapça 6 cilt, tercümesi 16 cilt) Fetava-yı Alemgiriyye(veya Hindiye) adlı muteber eserde(4.cilt), Hz.Ebu Bekir ve Hz. Ömer’e sövmenin küfür (ya’ni dinden çıkmak olduğu) açıkça ifade edilmiştir.

Bütün müslümanların ittifakıyla, Eshab-ı kiramın en büyüklerinden ve Peygamberimizin 2. halifesi olan Hz. Ömer(r.a.), Hulefa-i raşidinden ve aşere-i mübeşşereden yani Cennetle müjdelenen 10 kişiden biridir. Aşere-i mübeşşereden olduğu Kütüb-i sittede yazılıdır. Peygamber efendimizin, cennetlik dediği bir kişiye dil uzatmak, akıllı bir müslümanın yapacağı bir iş değildir. Cennetlik olduğunu, Peygamberine müjdelettiren Allahü teala, sözünden döner mi?

Hz.Ömer, Peygamber efendimizin 2. halifesi olmuş, ona bütün müslümanlar biat etmişlerdir. Bugüne kadar da bütün müslümanlar onu böyle bilmişlerdir.                             

Sevgili Peygamberimiz: “Benden sonra peygamber gelmeyecektir, gelecek olsaydı Ömer peygamber olurdu” hadis-i şerifiyle onun yüksek makamını belirtmiştir. Yine Peygamber efendimiz: “Şu 4 kişiyi ancak münafık olan kimse sevmez: Ebu Bekr, Ömer, Osman ve Ali” buyurmuştur. Onu medheden birçok hadis-i şerif vardır. Edebinden, hayasından Resulullah’ın huzurunda o kadar  yavaş konuşurdu ki, Peygamberimiz: “Yüksek sesle konuş ya Ömer, işitemiyorum” buyururdu.

9. dedesi olan Ka’b’da soyu, Peygamberimizin soyu ile birleşmektedir. Daima re’yi isabet ettiği, doğru söylediği veya hakkı batıldan ayırdığı için “Faruk” lakabıyla anılır.            Şimdi Hz.Ömer efendimizin diğer bazı hususiyetlerini maddeler halinde açıklayalım:

Hazret-i Ömer’in(radıyallahü anh) müslüman olması için Sevgili Peygamberimiz dua buyurmuş, o da bu duanın bereketiyle ve Kur’an-ı kerimin fesahatı, belağatı, ma’nalarının yüksekliği ve üstünlüğü karşısında hayran kalarak Mekke-i mükerreme’de islamiyetle şereflenmiş, din-i İslam uğruna malını, canını, herşeyini ortaya koymuş ilk müslümanlardandır (Muhtelif rakamlar varsa da 40. müslüman olduğu bazı kaynaklarda belirtilir).

Hz. Ömer müslüman olunca, “Ey Peygamber(im)! Sana, Allahü tealâ ve mü’minlerden, senin izinde gidenler yetişir” (Enfal:64) ayeti indi.

Medine-i münevvere’ye hicretle şereflenmiş, Tevbe suresinin 100. ayet-i kerimesiyle övülmüş muhacirlerdendir. (Eshab-ı kiramı medheden başka ayet-i kerimeler de vardır: Al-i İmran:110, Enfal:64…gibi).

Medine’ye daha önce varıp Peygamber efendimizin teşrif etmekte olduğunu müjdelemiş, Kuba’da onu karşılamış, kendisiyle kardeş kılınan Utban bin Malik’le nöbetleşerek Resulullah efendimizin huzurlarına sık sık gelip ondan çok fazla ilim almış, Ezanı rüyasında gören sahabilerden olmuştur.

Sevgili Peygamberimizle bütün harplere iştirak etmiş, kafirlere karşı savaşmıştır. Fedakarlıkları bütün kitaplarda yazılıdır. Hele Bedir ve Uhud gibi hayati ehemmiyeti haiz savaşlarda devamlı Resulullah efendimizin yanında yer almıştır. Hendek savaşında hendeğin önemli bir yerini tutup düşmana mani oldu. Hayber fethinden sonra hissesine düşen ganimet malı araziyi vakfetti. Mekke’nin fethinde bulundu. Huneyn savaşına katıldı. Tebük seferinde bütün malının yarısını verdi.

Hz.Ömer, Peygamber efendimizin kayınpederi olmakla şereflenmiş, kızı müminlerin annesi olmuştur. Hendek savaşından sonra, Peygamber efendimiz, Hz. Ömer’in kızı Hz. Hafsa ile evlenince, o, Peygamberimizin akrabası olmakla şereflendi. Kur’an-ı kerimde, Peygamberimizin hanımlarının, müminlerin anneleri olduğu beyan buyurulmaktadır.

Peygamber efendimiz, Hz.Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman’la birlikte Uhud dağına çıktığında, Ebu Bekir efendimizi sıddıklık, Ömer ve Osman efendilerimizi ise şehidlikle müjdelemiştir. Şehidlerin yüksek dereceleri Kur’an-ı kerimde yazılıdır.

Veda haccında da bulunan Hz.Ömer, Resulullah efendimizin vefatından sonra onun halifesi olan Hz. Ebu Bekr’e yardımcı oldu. Hz. Üsame’nin ordusunun Suriye’ye gönderilmesinde, irtidat olaylarının önlenmesinde büyük hizmetler yaptı.

Hz.Ebu Bekr’in hilafeti zamanında beytü’l-mal emini(maliye vekili) idi. Hz. Ebubekr vefatına yakın Hz.Osman’a bir vasiyet yazdırdı; burada Hz.Ömer’i halife olarak bıraktığını bildiriyordu ki, bu vasiyet okunduğunda bütün Sahabe-i kiram: ”Kabul ettik ve itaat ettik” dediler.

O, 10 sene 6 ay ve 7 günlük hilafeti zamanında, 2 büyük devlet olan Bizans ve Sasani imparatorluklarının hakimiyeti altında olan Suriye, Filistin, Mısır, Irak ve İran’ı İslam devletinin sınırları içine aldı. Onun zamanında 1036 büyük şehir zaptedildi. Kuzey Afrika’dan Türkistan’a, Azerbaycan’dan Yemen’e kadar uzanan ve 2 milyon km2.den büyük olan İslam devletini, kurduğu mükemmel müesseselerle çok güzel idare etti. Davalara bakması için mahkemeler, adli teşkilatlar, suç ve zabıta işlerine bakan, satıcıları kontrol eden, halkın birbirleriyle olan münasebetlerini düzenleyen teşkilatlar kurdu. Onun zamanında 4.000’den fazla cami yapıldı. Yollar, köprüler inşa edilip, su kanalları açıldı. Fakir çocuklara maaşlar verildi. Mescid- Haram’ı ve Mescid-i Nebevi’yi genişletti. İlmi ve İslamiyeti yaymak için her tarafta okullar açtırdı. Çok adil, abid, merhametli, alçak gönüllü olup fakirlikle yaşardı.

Netice olarak belirtelim ki, Hz. Ömer’i bir yahudi şehid etmiştir. Ona bütün kafirler düşman, bütün müslümanlar da dost idi. Hz. Ömer efendimizin aleyhinde bulunmak cehalettir, hatta gaflet ve dalalettir, daha ötesi hıyanet ve küfürdür. Resulullah efendimiz zamanında olduğu gibi, onun zamanında da bütün müslümanlar huzur, safa ve rahatlık içinde yaşadılar.