Cumartesi, Kasım 16, 2024
Gazete Makaleleri

“Güzel Ahlâk”In İslâm Dînindeki Yeri

Hatırlanacağı üzere, geçen haftaki 2 makalemizde de “Güzel Ahlâk”tan bahsetmiştik. Gâyet net bir şekilde söyleyelim ki, insanın diğer varlıklardan daha mümtâz (seçkin) olması îmân, takvâ, ilim, edep ve ahlâk  iledir.

“İnsanın şerefi ilim ve edepledir; mâl ve neseple değildir” kelâm-ı kibârı (büyüklerin sözü) ne kadar mânidârdır. Bundan dolayı, en son ve en mükemmel dîn olan mukaddes dînimiz İslâmiyette, ilme, âlime, kitâba, okumaya, edep ve terbiyeye, güzel ahlâka çok büyük önem verilmiştir.

İslâmiyet, insanların hem ruhî, hem de maddî refâhını en mükemmel şekilde te’mîn edecek prensipler getirmiştir. İnsan  hak ve vazifelerini en geniş şekilde düzenlemiştir. İnsanların yardımlaşmalarını, birbirlerine hizmet etmelerini ehemmiyetle istemektedir. Kendi idâresi altında bulunan insanların, evlâdın, âilenin ve milletlerin haklarını ve idârelerini öğretmekte; dirilere, geçmişlere ve geleceklere karşı bir takım hak ve mes’ûliyetler yüklemektedir. Saâdet-i dâreyn ya’ni dünyâ ve âhıret saâdeti  İslâmiyette  toplanmıştır.

Anne ve babanın evlâdına olan  şefkat ve merhametinden daha çok kullarına merhamet eden Yüce Rabbimiz, insanları küfür, dalâlet, sapıklık, ahlâksızlık, çirkinlik, bozukluk, kötülük, zulmet, karanlıklardan kurtarmak için, onlara “dîn” göndermiştir.

Umûmî bir ta’rîf yapmak gerekirse “İslâm dini”, Allahü teâlânın, Cebrâîl ismindeki melek vâsıtası ile Sevgili Peygamberi Muhammed aleyhisselâm’a gönderdiği, insanların, dünyâda ve âhirette  râhat ve mes’ûd   olmalarını sağlıyan usûl ve kâidelerdir. İslâm âlimlerinin buyurdukları  gibi, bütün üstünlükler, faydalı şeyler, İslâmiyetin içindedir. Eski semâvî dînlerin görünür-görünmez bütün iyilikleri ve güzellikleri İslâmiyetin içinde toplanmıştır. Bütün saâdetler ve muvaffakıyetler ondadır. Yanılmayan ve şaşırmayan akılların kabul edeceği esâslardan ve ahlâktan ibârettir.

Peygamber Efendimiz, “güzel ahlâk” ve “kötü huylar”la ilgili hadîs-i şerîflerinde buyuruyorlar ki:

“Allahü teâlâ indinde kulların en sevgilisi, ahlâkça en güzel olanıdır.”

“Sıcak su buzu erittiği gibi, iyi huy da hataları eritir. Sirke balı bozduğu gibi, kötü huy da hasenâtı (iyilikleri) mahv eder, yok eder, giderir.”

“İyi huylu olan, dünyâ ve âhiret saâdetlerine kavuşur.”

“Bir kulun ibâdetleri çok olsa da, kötü huyu, onu Cehennem’e götürür.”

“Allah katında kötü huydan büyük günâh yoktur.” [Çünkü kötü huyun sahibi, bunda günâh olduğunu bilmez; tövbe etmez; işledikçe, günâhı kat kat artar.]

“Güzel ahlâk; senden kesilen akrabânı ziyâret etmek, sana vermeyene vermek, sana zulmedeni affetmektir.”

“İçinizde en sevdiğim kimse, huyu en güzel olanınızdır.”

“Bir kimse tövbe ederse, tövbesini Allahü teâlâ kabûl eder. Kötü ahlâklı kimsenin tövbesi ise makbûl olmaz. Zira bir günâhtan tövbe ederse, kötü ahlâkı sebebiyle, daha büyük bir günâh işler.”

İslâm âlimleri ahlâk ilmine çok önem vermişlerdir. “Ahlâk ilmi”, İslâmî ilimler arasında başlıbaşına bir ilimdir.

Kur’ân-ı kerîm, hadîs-i şerîfler ve İslâm âlimlerinin eserlerinde, insanların Allahü teâlâya karşı, birbirlerine hattâ hayvanlara ve cansızlara karşı nasıl davranacakları geniş olarak bildirilmiştir.

Maddî yönden, ta’rîf edilemiyecek derecede gelişmelere sahne olan çağımız, ne hazîndir ki, insanoğlunun en bunalımlı, huzûrsuz, rûh ve manâ bakımından iflâs ettiği bir çağ olma özelliğini taşımaktadır. Asrımızda, akla, hayâle gelmeyen suçlar işlenmekte; insanlar canavarca birbirlerini boğazlamakta, birileri diğerlerinin mallarına, ırzlarına tecâvüz etmektedir.

İnsanların içine düştükleri buhrânların, bunalımların en önemli sebebi; insanın rûh ve madde dengesini kuramaması, ulvî yaratılış gâyesini unutması, fıtrat-ı selîmesine uygun hareket edememesidir. Yani akl-ı selîmin îcâplarına göre hareket etmeyip, nefsinin, süflî duygularının esîri olması, kemâle götüren yollardan ayrılmasıdır.

Bugün millî ve manevî değerlerden mahrûm, mâzîsine, târîhine, kültürel değerlerine yabancı olan gençler arasında içki, kumar ve uyuşturucu alışkanlığı bir salgın ve moda haline gelmiştir. Bu illetler, milletimizin yükselmesini ve memleketimizin ilerlemesini istemeyen düşman güçlerin yaymaya çalıştıkları anarşi ve terörden daha tehlikeli bir hastalıktır. Bu hastalıklar, yetkililerin ifâdeleriyle, gençleri ahlâksızlık, iffetsizlik, fuhşun bütün nevileri, terör, silâh ve uyuşturucu kaçakçılığı gibi kötülüklere de itmektedir.

Netîce olarak söylemek gerekirse, İslâm dîni, ahlâkı ve medeniyeti doğru bir şekilde öğrenilir ve öğretilirse, ona uygun yaşanırsa, bütün fertler, âileler, cemiyetler, hattâ bütün insanlık râhat eder, huzûr ve sükûn içerisinde, emniyet ve âsâyiş üzere yaşarlar.

Dünyâmız büyük bir gemi, bütün insanlar da onun yolcuları gibidir. Bu gemiyi hepimizin korumaya çalışması lâzımdır; yoksa hep birlikte batarız.