Cuma, Kasım 22, 2024
Gazete Makaleleri

“Ehl-İ Beyt”İn Üstünlüğü

Evvelâ şunu ifâde edelim ki, “Ehl-i Beyt”, hem mukaddes kitâbımız Kur’ân-ı Kerîm’de (Ahzâb:33, Şûrâ:23), hem de Sevgili Peygamberimizin hadîs-i şeriflerinde medhedilmektedir. Önce mühim bir hadisi zikrederek konumuza girelim.

Resûlullah (Sallallâhü Aleyhi ve Âlihi ve Sellem), bir hadis-i şerifinde:

Şüphesiz ki ben, size iki (önemli) şey bırakıyorum. Benden sonra onlara tâbi olduğunuz müddetçe, yolunuzu aslâ sapıtmazsınız. Onlardan biri diğerinden daha büyüktür. Bunlardan biri Allah’ın kitâbıdır ki, gökten yere sarkıtılmış olan Allah’ın ipidir. Diğeri ise, “Itret”im, yani “Ehl-i Beyt”imdir. Bu ikisi, Havz-ı Kevser’e gelinceye kadar birbirinden ayrılmayacaklardır. O hâlde iyi düşününüz, o ikisi hususunda bana nasıl iyi bir halef olacaksınız?” buyurmuştur.

Bu hadis-i şerifin diğer bir rivâyetinde ise, şöyle buyurulmuştur:

“Size iki önemli şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz müddetçe sapıtmazsınız. Bunlar, “Allah’ın Kitâbı” ve benim “Sünnet”imdir. Bu ikisi, Havz’a gelinceye kadar birbirlerinden ayrılmayacaklardır.”

İslâmi konularda ilim sâhibi olan her münevverin, kültürlü kimsenin bildiği gibi, bütün metodoloji kitaplarında (Usûl-i Tefsir, Usûl-i Hadis ve Usûl-i Fıkıh konularında yazılmış kitaplarda), dinî ahkâmın delillerinin dört olduğu kaydedilir ve bu deliller, kitâplarda “Edille-i Şer’iyye” başlığı altında “Kitâp”, “Sünnet”, “İcmâ-ı Ümmet” ve “Kıyâs-ı Fukahâ” olarak takdim edilir.

Makalemizin başında söylediğimiz gibi, bu dört delilin temeli olan ilk ikisinde, “Ehl-i Beyt” hazretleri medhedildiğine göre, diğer iki delille de medhedilmeleri elbette lâzımdır. Nitekim Ehl-i Beyt’in faziletiyle ilgili bütün ulemâ ve ümmet arasında ittifâk vardır. Kıyâs da böyledir; akl-ı selim de böyle söylemektedir.

O hâlde, hem yüce Allah’ın, hem de şanlı Peygamberinin medhettiği bu mübârek insanlar kimlerdir?

Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde “Ehl-i Beyt” hakkında meâlen buyurdu ki: “…..Allahü teâlâ sizlerden ricsi, yâni kusûr ve kirleri gidermek istiyor ve sizi tam bir tahâret ile temizlemek irâde ediyor.” (Ahzâb sûresi: 33).

Eshâb-ı kirâm sordular: “Yâ Resûlallah! Ehl-i Beyt kimlerdir?”

O esnâda, Peygamber Efendimizin yanına Hazret-i Ali (radıyallahü anh) geldi. Peygamberimiz, onu mübârek paltoları altına aldılar. Daha sonra Hazret-i Fâtıme, Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin (radıyallahü anhüm) geldiler. Her birini bir tarafına alarak; “İşte bunlar benim Ehl-i Beyt’imdir” buyurdular. Bu yüksek kimselere “Âl-i Abâ” ve “Âl-i Resûl” de denir. Kitaplarda şu tarifleri de görüyoruz:

“Ehl-i Beyt”: Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâmın bütün âile fertleri. Mübârek hanımları, muazzez kızı Hazret-i Fâtıma ile mubârek damadı Hazret-i Ali ve bunların evlâtları olan Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin, onların çocukları ve kıyâmete kadar gelecek torunlarının hepsi.

Hattâ Peygamberimizin temiz soyunun bağlı olduğu Hâşimoğullarına da “Ehl-i Beyt” denir. Eshâb-ı kirâmdan Selmân-ı Fârisî (radıyallahü anh) de “Ehl-i Beyt”ten sayıldı.

Resûlullah’ın (aleyhisselam) soyu, Hazret-i Fâtıme’den devâm etti. Hazret-i Hasan’ın çocuklarına ve torunlarına “Şerîf”, Hazret-i Hüseyin’in nesline de “ Seyyid” denir. Peygamber efendimizin temiz ve mübârek kanını taşıyan seyyidler ve şerîfler, İslâm memleketlerinin birçok yerlerinde yaşamaktadırlar. Her birisi güzel ahlâk nümûnesi olup, yurdumuzda da sayıları pek çoktur.

İslâm âlimleri, Ehl-i Beyt sevgisini, son nefeste îmân ile gitmek için şart görmüşlerdir. Ehl-i Beyti sevmek her mümine farzdır. Bunlarda Resûlullah’ın zerreleri vardır. Onlara kıymet vermek, saygı göstermek her müslümanın vazîfesidir. Ehl-i Beyt ile ilgili Peygamber efendimiz hadis-i şeriflerinde buyurdu ki:

“Ehl-i Beytim, yâni evlâdlarım, Nûh aleyhisselâmın gemisi gibidir. Buna binen kurtulur, binmeyen helâk olur.”

“Sizlere dîn-i İslâmı getirdiğim için, bir karşılık istemiyorum.Yalnız bana yakın olan Ehl-i Beytimi sevmenizi istiyorum.”

“Ümetimden Ehl-i Beytimi sevenlere şefâat edeceğim.”

Şâfiî mezhebinin kurucusu İmâm-ı Şâfiî hazretleri, bunu şöyle dile getirmektedir: “Ey Ehl-i Beyt-i Resûl! Sizi sevmeyi, Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde emrediyor. Namazlarında size duâ etmeyenlerin, namazlarının kabul olmaması kıymetinizi, yüksek derecenizi gösteriyor. Şerefiniz ne kadar büyüktür ki, Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde sizleri selâmlıyor.”

Büyük İslâm âlimi İmâm-ı Rabbânî (rahmetullahi aleyh) de buyurdu ki:

“Babam zâhir ve bâtın ilimlerinde yâni kalp ilimlerinde çok âlim idi. Her zaman Ehl-i Beyti sevmeyi tavsiye ve teşvik buyururdu. Bu sevgi insanın son nefeste îmânla gitmesine çok yardım eder, derdi. Vefât edeceklerinde baş ucunda idim. Son anlarında şuurları azaldığında, kendilerine bu nasîhatleri hatırlattım ve o sevginin nasıl tesir ettiğini sordum. O hâldeyken bile: “Ehl-i Beytin sevgisinin deryâsında yüzüyorum’’ buyurdu…..”

İnşâallah yarınki makalemizde de bir nebze “Ehl-i Beyti Sevmenin Önemi” üzerinde durmak istiyoruz.