Cumartesi, Kasım 16, 2024
Makaleler

Dün Ramazân Bayramını İdrâk Ettik

Ayların sultânı olan Ramazân-ı şerîf ayını da uğurladık.Bir hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Bir kimse, Ramazân ayında oruc tutmayı farz bilir (ya’nî vazîfe bilir) ve orucun sevâbını, Allahü teâlâdan beklerse, geçmiş günâhları afv olur.” [Sahîh-i Buhârî]

Ramazân-ı şerîfte tutulan oruç, şâyet hâlis bir niyetle tamâmlanmışsa, ona verilecek ma’nevî ecir ve sevâba, insanlarca bir ölçü ve sınır konulmasına imkân yoktur. Çünkü bir hadîs-i kudsîdeCenâb-ı Hak, “Oruç sırf benim için edâ edilen bir ibâdettir, onun mükâfâtını da ancak ben takdîr ederim…” buyurmuştur.

Ramazandaki sevâplar bilinseydi, her günün Ramazân olması istenirdi. Hadîs-i şerîfte, “Ramazândaki özel sevâplar bilinmiş olsaydı, bütün yılın Ramazân olması istenirdi” buyuruldu. Önemli olan Ramazândan sonra da, o ayda kazandığımız güzel hasletleri devâm ettirmek, aynı alışkanlıkları sürdürmek ve bunları kalıcı hâle getirmeye çalışmaktır.

Bugün, 02 Şevvâl-i şerîf Cuma;dün “Ramazân Bayramı”nı idrâkle şereflendik. Bilindiği gibi “Ramazân” kelimesi “yanmak” demektir. Çünkü Ramazân ayında oruç tutan ve tövbe eden müslümânların günâhları yanar, yok olur. Bundan dolayı da müslümânlar bayram yaparlar. Ramazân ayı gittiği için değil, günâhlarımız affolduğu için, büyük sevâp ve ni’mete kavuştuğumuz için bayram yapıyoruz. [Allahü teâlâ, bizlerin, necîp milletimizin ve bütün müslümânların sıhhat ve âfiyet içerisinde nice bayramlara kavuşmalarını nasîp buyursun.]

DÎNİMİZE GÖRE İKİ BAYRAM VAR

Dînimize göre, bayram ikidir. Birincisi, Arabî aylardan Şevvâl ayının birinci günü “Îdü’l-Fıtr=Ramazân bayramı”; ikincisi, Zilhicce ayının onuncu günü “Îdü’l-Adhâ=Kurbân bayramı”dır. Ramazân bayramı, üç gün, Kurbân bayramı ise dört gündür. Allahü teâlâ, Cenneti, Ramazân Bayramı günü yarattı. Tûbâ ağacını o gün dikti. Cebrâîl aleyhisselâmı o gün vahiy elçiliğine seçti. Peygamber Efendimizin ilk kıldığı Bayram namazı, Ramazân Bayramı namazıdır.

Peygamber Efendimiz Medîne-i münevvere’ye hicret ettiğinde, Medînelilerin Câhiliye âdetlerinden kalma bayramları kutladıklarını görünce onları ikaz etti; “Allahü teâlâ, size, onlardan daha hayırlı iki bayramı (Ramazân ve Kurbân Bayramlarını) ihsân etti” buyurdu.

Müslümânlar, bayram gece ve günlerine ayrı bir önem verirler. Zîrâ bu gece ve günler, günâhların affedildiği, birlik ve berâberlik duygularının pekiştirildiği, yoksulların sevindirildiği geceler ve günler olması bakımından sevinç ve neş’e kaynağıdır.

Her yıl Ramazân ayında müslümânlar, günâhları affedildiği için sevinirler. Ayrıca İslâm büyükleri, bir müslümânın Allahü teâlânın emirlerine uyup yasaklarından sakınarak, günâh işlemeden, harâm lokma yemeden geçirdiği günleri de bayram kabûl etmişlerdir.

Bayram gece ve günleri, günâhların affedildiği, rahmet kapılarının açıldığı zamanlardır. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Rahmet kapıları dört gecede açılır. O gecelerde yapılan duâ, tövbe reddolmaz. Fıtr (Ramazan) ve Kurban bayramının birinci geceleri, Şâban ayının on beşinci (Berât) gecesi ve arefe gecesi.”

Bayram günü sabâh vakti olduğu zaman, Allahü teâlâ, meleklere emreder. Onlar yeryüzüne inerler. Sokak başlarını tutarlar. İnsanlar ve cinnîlerden başka bütün mahlûkatın duyacağı bir sesle nidâ ederler. Derler ki:

– Ey ümmet-i Muhammed, kalkın! Rabbiniz büyük ihsânlarda bulunuyor, çok günâhlar affediyor.

Mü’minler, bayram namazını kılmak üzere câmilere ve mescidlere toplandıkları zaman, Allahü teâlâ meleklere şöyle hitap eder:

– İşçi çalışınca karşılığı nedir?

Melekler derler ki:

– Ücretinin ödenmesidir!

Şânı yüce olan Allah buyurur ki:

– Sizi şâhit tutuyorum; Ben, onlara sevâb olarak rızâmı ve mağfiretimi verdim.

NİÇİN BAYRAM DENİLMİŞTİR?

 Bayram günleri, günâhların affedildiği, birlik ve berâberlik duygularının pekiştirildiği, yoksulların sevindirildiği günlerdir.

Hazret-i Ali bir kalabalığı eğlence içinde görüp, böyle eğlenip neş’elenmelerinin sebebini sorduğunda onlar, “Bugün bayramımızdır” dediler. Bunun üzerine Hazret-i Ali de; “Günâh işlemediğimiz günler de bizim bayramımızdır” buyurdu.

Yine Müslüman, rûhunu teslîm (vefât) edeceği zaman rahmet meleklerini, Cennetteki ni’metleri görünce, onları görmenin zevkıyle sevinir. Bu zevkle can verme vaktinin de Müslümânın bayramı olduğu bildirilmiştir.

İmâm-ı Gazâlî hazretleri, bayram denilmesinin sebeplerini şöyle açıklamaktadır:

1- Mü’minler, Ramazân Bayramında, Allahü teâlânın farz kıldığı Ramazân orucunu tutabildikleri için çok sevinirler, bunu bayram kabûl ederler.

2- Bayramlar her sene tekerrür ediyor, tekrâr geliyor. Bu sevinçli gün tekrârlandığı için bayram denilmiştir.

3- Bayramda Allahın ihsânı bol oluyor. Bol bol ihsâna kavuşulduğu için bayram denilmiştir.

4- Bayram günü gelince sevinç ve neş’e de geliyor, üzüntüler unutuluyor. Bunun için bayram denilmiştir.

Edirne’de Kâdıl-kudât vazîfesinde bulunan, h. 960’da vefât etmiş olan Muhammed bin Kutbüddîn İznîkî “Miftâhu’l-Cenne” isimli kitâbında buyuruyor ki:

“Cümle mü’minlerin bayramı beş nev’dir:

1. odur ki, bir mü’minin sol yanındaki melek, kötü amel olarak yazmaya bir şey bulamazsa.

2. Sekerâtü’l-mevtte, müjdeci melekler gelip, merhabâ yâ mü’min! Sen Cennetliksin diyerek müjde ederlerse.

3. Kabre vardığında, kabrini Cennet bahçelerinden bir bahçe bulursa.

4. Kıyâmet gününde, Arşü’r-Rahmân altında, Enbiyâ, Evliyâ, Ulemâ ve Sulehâ ile birlikde gölgelenir ise.

5. Kıldan ince ve kılıçtan keskin ve gecenin karanlığından dahâ karanlık, bin yıl iniş ve bin yıl yokuş ve bin yıl düz olan Sırat Köprüsü üzerinde, yedi yerde olan suâle cevâb verir geçerse. Eğer veremezse, her birinde, bin yıl azâb olunsa, gerekdir.

O yedi suâl: Evvelki, îmândan. İkinci, namâzdan. Üçüncü, oruçtan. Dördüncü, hacdan. Beşinci, zekâttan. Altıncı, kul hakkından. Yedinci, gusülden ve istincâdan ve abdestten.”

BAYRAM TEBRÎKÂTI [KUTLAMALARI]

Bayram günleri, Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanından beri, husûsî bir şekilde kutlanmıştır. Bütün İslâm devletlerinde de bugüne kadar kutlanarak gelmiştir. Her yıl müslümanların sevinçli, neş’eli günleri tekrâr geldiği için böyle günlere “ıyd = îd”, ya’nî “Bayram” denilmiştir.

Bugüne kadar, bütün İslâm devletlerinde, müslümânların birbirleriyle kaynaştıkları, küs olanların barıştıkları, fakîr-fukarâ, garîp-gurabâ ve yetîmlerin sevindirildikleri, akrabâ ve tanıdıkların ziyâret edildiği bayram günleri, özel bir sûretle kutlanarak gelmiştir.

Şüphesiz ki bayram günleri, dînî ve millî bakımdan çok önemli olan, milletçe hep birlikte sevinç ve huzûr içerisinde kutladığımız günlerdir. Bayram öncesi, yiyecek ve giyecek için alış-verişler, ev ve çevre temizliği yapılır. Bayram günlerinde herkes, temiz giyinir. Çocuklara yeni elbiseler alınır. Fakîr, öksüz ve yetîmler de sevindirilir.

Bayramların öncesindeki mübârek gün ve gecelerde günâhlar affedildiği için, müslümânlar bu zamanlarda sevinçli ve neş’eli olurlar. Peygamber Efendimiz; “Ramazânın son günü Allahü teâlâ, oruç tutanları affeder” buyurunca, Eshâb-ı kirâm, “Yâ Resûlallah, o gün Kadir Gecesi mi?” diye suâl ettiler. Peygamber Efendimiz, “Bilmez misiniz ki, iş yapana, işi bitirince ücreti verilir” buyurmuştur.

Bu mükâfâtları bilen bir müslümân nasıl sevinmez ve bayram etmez ki?

Bir hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:

“Bayram sabâhı müslümânlar, namaz için câmilerde toplanınca, Allahü teâlâ, meleklere; “İşini yapıp ikmâl edenin karşılığı nedir?” diye sorar.

Melekler de; “Ücretini almaktır” derler.

Allahü teâlâ da; “Siz şâhit olun ki, Ramazân’daki oruçların ve namazların karşılığı olarak kullarıma kendi rızâmı ve mağfiretimi verdim. Ey kullarım, bugün benden isteyin, izzet ve celâlim hakkı için istediklerinizi veririm” buyurur.”

Bayram günleri sevinmek, neş’elenmek gerekir. Tabîî ki Ramazân ayı gittiği için değil, Ramazân ayında tuttuğumuz oruçlar sebebiyle günâhlarımız affolduğu için, büyük sevâp ve ni’mete kavuştuğumuz için bayram yapıyoruz. Böylece, müslümânların bir arada sevinme ve kaynaşma günleri olan bayramlarla, İslâm toplumunun hars [kültür] mîrâsı olan güzel örf, âdet ve gelenekler nesilden nesile aktarılmış olur.

Bayramlar; müslümânların birbirleriyle kaynaştıkları, küs olanların barıştıkları, fakîrlerin ve yetîmlerin sevindirildikleri sevinç ve neş’e günleridir.

Bayram namazından sonra, kabirler ziyâret edilir; geçmişlerin, akrabâ ve dîn büyüklerinin rûhları için Kur’ân-ı kerîm okunur, duâlar edilir ve sadakalar verilir. Daha sonra da, âile büyükleri, dost, akrabâ, arkadaş ve tanıdıklar ziyâret edilir.