Cuma, Kasım 15, 2024
Makaleler

Duânın Ehemmiyeti ve Kabûlü İçin Bazı Şartlar

Sözlüklerde, “İsteme, yalvarma; bir kimsenin kendisi veya başkası hakkında bir dileğine kavuşması için Allahü teâlâya yalvarması” gibi ma’nâlara gelen “Duâ”, dînimizin temel direklerinden biridir. Bizler duâ etmekle emrolunduk. Allahü teâlâ, duâ eden müslümanları sever. Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde meâlen; “Bana (hâlis kalp ile) duâ ediniz! Böyle duâları kabûl ederim” (Mü’min sûresi, 60) buyuruyor.

İbrâhim bin Edhem’e (kuddise sirruh) şöyle bir suâl sordular:

Allahü teâlâ “Ey kullarım! Benden isteyiniz! Kabul ederim, veririm” buyuruyor. Hâlbuki istiyoruz, vermiyor.

Cevâben buyurdu ki: Allahü teâlâya duâ edersiniz, O’na itâat etmezsiniz. Peygamberini (sallallahü aleyhi ve sellem) tanırsınız, O’na uymazsınız. Kur’ân-ı kerîmi okursunuz, gösterdiği yolda gitmezsiniz. Cenâb-ı Hakk’ın ni’metlerinden faydalanırsınız, O’na şükretmezsiniz. Cennet’in ibâdet edenler için olduğunu bilirsiniz, hâzırlıkta bulunmazsınız. Cehennem’i âsîler (günâh işleyenler) için yarattığını bilirsiniz, ondan sakınmazsınız. Babalarınızın, dedelerinizin ne olduklarını görür, ibret almazsınız. Kendi ayıplarınıza bakmayıp başkalarının ayıplarını araştırırsınız. Böyle kimseler, üzerlerine taş yağmadığına, yere batmadıklarına, gökten ateş yağmadığına şükretsinler. Daha ne isterler? Duâlarının netîcesi, yalnız bu olursa, yetmez mi?”

Hadîs-i şerîflerde ifâde buyurulduğu üzere, “Duâ, mü’minin silâhıdır”, “Duâ, ibâdetin özüdür”, “Duâ, ibâdetin tâ kendisidir”.

Ulemâ ve Evliyânın büyüklerinden İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin buyurduğu gibi, kulun Rabbine duâ etmesi, yalvarması, yakarması, sığınması, ağlayıp sızlaması, Rabbine hoş gelir.

DUÂ DERTLERİ-BELÂLARI GİDERİR

Allahü teâlâ, herşeyi bir sebep ile yaratmakta, ni’metleri sebeplerin arkasından göndermektedir. Zararları, dertleri def’ için ve faydalı şeyleri vermek için duâ etmeyi sebep yapmıştır. Peygamberler (aleyhimüs-selâm) hep duâ ettiler. Ümmetlerinden de duâ etmelerini istediler.

Duâ gelmiş olan dertleri, belâları giderir; gelmemiş olanların da gelmelerine mâni’ olur.Peygamber Efendimiz, “Sabâh kalkınca, üç kerre, ‘Bismi’llâhi’llezî lâ yedurru maa’smihî şey’ün fi’l-erdı ve lâ fi’s-semâi ve hüve’s-semîu’l-alîm’ (duâsını) okuyana akşama kadar hiç belâ gelmez” (Tenbîhü’l-Gâfilîn) ve “Birinize herhangi bir derd ve belâ gelince, Yûnus Peygamberin duâsını okusun. Allahü teâlâ muhakkak onu kurtarır. O duâ şudur: ‘Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine’z-zâlimîn’” (Tefsîr-i Mazharî) buyurmuştur.

Ayrıca duâ, kazâyı def’eder, uzaklaştırır. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem); “Kazâ, ancak ve yalnız duâ ile durdurulur” buyurmuştur.

Peygamber Efendimiz; “Çalışmadan duâ eden, silâhsız harbe giden gibidir” (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî) buyurdu. Bunun için çalışmalı, gayret etmeli, sonra da şartlarına uygun olarak edeple duâ etmelidir.

Bu konuda, evliyânın büyüklerinden Şerefeddîn Ahmed Yahyâ Münîrî şöyle buyurmaktadır: “Allahü teâlânın âdet-i ilâhiyyesine uymadan, sebeplere yapışmadan, çalışmadan duâ etmek, Allahü teâlâdan mu’cize istemek demektir. Müslümânlıkta, hem çalışılır, hem de duâ edilir. Önce sebebe yapışmak, sonra duâ etmek lâzımdır.”

DUÂ HAKKINDA BAZI HADÎS-İ ŞERÎFLER

Sevgili Peygamberimiz, duâ hakkında muhtelif hadîs-i şerîflerinde buyurmuştur ki:

“Ben la’net etmek için gönderilmedim. Hayır duâ etmek için, her mahlûka merhamet etmek için gönderildim.”

“Kendinize, evlâdınıza, kötü duâ etmeyiniz. Allah’ın kaderine râzî olunuz. Ni’metlerini arttırması için duâ ediniz.”

 “Mü’minin din kardeşi için, arkasından yaptığı hayır duâ kabûl olur. Bir melek, ‘Allahü teâlâ, bu iyiliği sana da versin! Âmin’ der. Meleğin duâsı reddedilmez.”

Beş vakit farz namazdan sonra yapılan duâ kabûl olur.”

“Ümmetimin günâh işlemeyen gençlerinin duâları kabûl olur.”

“Çok kimse vardır ki, yedikleri ve giydikleri harâmdır. Sonra ellerini kaldırıp duâ ederler. Böyle duâ, nasıl kabûl olunur?”

“Allahü teâlâyı unutarak, gafletle edilen duâ kabûl olmaz.”

SEVGİLİ PEYGAMBERİMİZİN İKİ DUÂSI

Bütün Peygamberler gibi, Sevgili Peygamberimiz de çok duâ etmişlerdir. Onun bir duâsı şöyledir: “Yâ Rabbî! Senden sıhhat ve âfiyet, emânete hıyânet etmemek, güzel ahlâk ve kadere rızâ göstermeyi istiyorum. Ey merhametlilerin en merhametlisi! Merhametin hakkı için bunları bana ver.” (İmâm Buhârî, El-Edebü’l-müfred)

Diğer bir duâsı da şöyledir: “Yâ Rabbî! Bana ilim ver, hilm (yumuşaklık) ile zînetlendir. Takvâ (harâmlardan sakınma) ihsân eyle. Âfiyet ile beni zînetlendir.” (Berîka) Bir hadîs-i şerifte ise şöyle buyurulmuştur:

“Allahü teâlâdan âfiyet isteyiniz. Îmândan sonra âfiyetten [sıhhat, sağlık üzere olmak, bedende hastalık bulunmaması;  günâh işlememek] daha büyük bir ni’met yoktur.” (Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûkî Serhendî (kuddise sirruh): “Dert ve belâ gelince, Allahü teâlâya sığınmalı, kurtarması ve âfiyet vermesi için duâ etmeli, O’na yalvarmalıdır. Allahü teâlâ duâ edenleri, sıhhat, selâmet ve âfiyet istiyenleri sever” buyurduktan sonra; şunu nakletmiştir: Büyüklerden biri, hep duâ eder, Allahü teâlâdan bir günlük âfiyet isterdi. Adamın biri bu zâta; “Sen hergün âfiyette değil misin?” dedi. “Allahü teâlâdan öyle bir gün istiyorum ki, sabahtan akşama kadar Allahü teâlâya hiçbir günâh işlemiyeyim. Âfiyetle geçen gün böyle olur” buyurdu.

DUÂNIN KABÛL OLMASI İÇİN LÜZÛMLU BAZI ŞARTLAR

Yukarıda bir nebze, duânın ehemmiyeti üzerinde durmaya çalıştık. Şimdi de, kısaca, duânın kabûl olması için lüzûmlu bazı şartlardan bahsetmek istiyoruz.

Duâ, ihtiyâcı gideren, saâdete kavuşturan kapının anahtarıdır. Allahü teâlâ, Mü’min sûresinin altmışıncı âyetinde, “Duâ ediniz, kabûl ederim [isteyiniz, veririm] buyuruyor. Ama duânın kabûl olması için bazı şartlar vardır: İlk önce i’tikâdı düzgün iyi bir müslümân olmalıdır. Helâl yemelidir. Saâdet kapısına kavuşturan anahtarın dişleri helâl lokmadır. Hadîs-i şerîfte de buyurulduğu gibi, harâm lokma yiyenin kırk gün duâsı kabûl olmaz. Sâlihlerin, ana-babalarına itâat ve hizmet edenlerin duâları, ana-babasının, hocasının ve müslümânların arkalarından yapılan duâ, misâfirlerin, oruçluların iftâr vakitlerindeki duâları, âdil idârecilerin [ve hükûmet memûrlarının], mazlûmların, sıkıntıda olanların, sabreden hastaların duâları, mübârek zamanlarda, mübârek yerlerde, namazlardan sonra, Peygamberimizin ve Evliyânın kabirleri yanında, onları vesîle ederek yapılan duâlar çabuk kabûl olur.

Duânın kabûl olması için gerekli bazı şartları maddeler hâlinde bildirmek gerekirse, başlıca beş şart vardır:

1- Duâ eden müslümân olmalıdır.

2- Düzgün bir îmâna, Ehl-i sünnet i’tikâdına  sâhip olmalıdır. Çünkü hadîs-i şerifte, “Bid’at ehlinin duâsı ve ibâdetleri kabûl olmaz” buyuruldu. Bunun için Peygamber Efendimiz ve Eshâb-ı kirâmı gibi Ehl-i sünnet i’tikâdına sahip olmamız lâzımdır.

Doğru i’tikâd konusunda birkaç madde yazmak gerekirse, Ehl-i sünnet i’tikâdına göre; insanları ve işlerini Allahü teâlâ yaratır. Ameller (ibâdetler) îmândan parça değildir. Gayba îmân esâstır. Îmân artmaz ve azalmaz. Büyük günâh işlemekle îmân gitmez. İnsanda irâde-i cüz’iyye vardır. Rızık, helâldan da olur, harâmdan da olur. Allahü teâlâ, Cennette görülecektir. Namaz, oruç, sadaka gibi nâfile ibâdetlerin sevâbını başkalarına hediye etmek câizdir. Mi’râc, rûh ve beden olarak yapılmıştır. Evliyânın kerâmeti haktır. Şefâat haktır. Mest üzerine mesh câizdir. Kabir suâli vardır. Kabir azâbı, rûh ve bedene olacaktır. Velîlerin rûhları ile tevessül edilir ve onların hâtırına duâ edilir. Ehl-i Beytin, Eshâb-ı kirâmın ve Peygamberimizin zevcelerinin hepsini sevmek şarttır. Dört halîfenin üstünlükleri, hilâfet sıralarına göredir. Amelde dört mezhebden birine tâbi olmak şarttır.

3- Harâm işlemekten, bilhâssa harâm yemekten-içmekten sakınmalıdır.

Sa’d bin Ebî Vakkâs hazretleri, Peygamber Efendimize dedi ki:

“Yâ Resûlallah, duâ buyur  da, Allahü teâlâ, benim her duâmı kabûl etsin.”

Cevâbında buyurdu ki:

“Duânızın kabûl olması için helâl lokma yiyiniz! Çok kimse vardır ki, yedikleri ve giydikleri harâmdır. Sonra ellerini kaldırıp duâ ederler. Böyle duâ nasıl kabûl olunur?”

Diğer hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

 “On dirhemlik elbisenin bir dirhemlik kısmı harâm kazançtan gelse, o elbise ile kılınan namaz kabûl olmaz.”

“Şarap içenin namazı kırk gün kabûl olmaz.”

 4- Farzları yapmalı, bilhâssa beş vakit namazı kılmalı, Ramazân oruçlarını tutmalı, zekât farz olmuş ise vermelidir.

5- Allahü teâlâdan istediği şeyin sebeplerini öğrenip, bunlara yapışması, gerekli sebepleri araması lâzımdır.

Allahü teâlâ, herşeyi bir sebep ile yaratmaktadır. Birşey istenince, o şeyin sebebini gönderir ve bu sebebe tesîr ihsân eder. İnsan bu sebebi kullanıp, o şeye kavuşur. Evliyâsı duâ edince veya Evliyâ-yı kirâm vesîle edilerek duâ edilince, bunların hâtırı için, Cenâb-ı Hak, âdet-i İlâhiyyesini bozarak, bunlara “Kerâmet” olarak, sebebe hâcet kalmadan, doğruca istenileni verir.”

Evliyânın büyüklerinden Alî Râmitenî hazretleri: “Duânızı, araya, öyle bir delîl (vesîle, vâsıta) koyarak edin ki, o, günâh işlememişlerden olsun. O delîl, Allah dostları, Allah adamlarıdır. Onlara sevgi ve tevâzu’ gösterin ki, sizin için duâ etsinler” buyurmuştur.