Dînler Ve Medeniyetler Arası Muhârebelerin Büyük Zararları
Dînler ve medeniyetler arası muhârebelerin büyük zararlarından bahsetmeden önce şunu ifâde etmek istiyorum:
Maalesef şu bir vâkıadır ki, târih boyunca, hep îmânsızlar [inanmayanlar] îmânlılara saldırmışlardır. Bu çarpışma, önceden harp vâsıtalarıyla, döğüşerek olduğu gibi, şimdi de neşir yoluyla, propaganda ile yapılmaktadır.
Tarihteki “Saint Barthelmy Katliâmı” ve “Haçlı Seferleri”, dinlerarası muhârebelere; I. ve II. Dünyâ Harpleri ise medeniyetler arası çatışmalara misâl olarak gösterilebilir. [Geçen haftaki makâlemizde bunlardan kısaca bahsetmiştik.]
Bildiğiniz gibi, bir müddetten beri ısrârlı bir şekilde, müslümânların en mukaddes değerlerine hakâret edilerek tahrîk edildiklerini görüyoruz. Tabîî ki aklı başında olan müslümânlar, kendilerini başkalarının yönlendirmelerine fırsat ve meydân vermemektedirler.
Çünki ma’lûmdur ki, iki araba çarpıştığında, her ikisinde de büyük hasârlar meydâna gelir. Kezâ iki testi çarpışınca ikisi de kırılabilir; faraza biri sağlam kalsa ve kırılmasa bile, yine de biraz zarar görür. Başlatılan yangın, bazan kontrol altına alınamıyabilir. Meydâna getirilen sel de, bazan kontroldan çıkabilir.
Son birkaç sene içerisinde, ısrârlı bir şekilde müslümânların üzerine gelindiğine dâir misâller o kadar çoktur ki, saymakla bitmez. Bu yapılanları ma’kûl karşılamak mümkün değildir. Devâm etmemesini dilemekteyiz.
Birkaç misâl verecek olursak şunları zikredebiliriz:
1- Bir zamanlar, bazı gayr-i müslimler, “Şeytân Âyetleri” adıyla bir kitap yazarak, müslümânların mukaddes kitâbı “Kur’ân-ı Kerîm”e hakâret etmişlerdi.
2- Hâtırlanacağı üzere, 2005 senesinde, ABD’de yayımlanan “Newsweek” dergisindeki bir haberde, Guantanamo’daki ABD askerlerinin Kur’ân-ı Kerîm’i, tuvalete attıkları iddiâsı yer almıştı. Bunun üzerine, Afganistân ve Endonezya’da baş gösteren protesto gösterileri ve çatışmalarda 16 kişi ölmüştü. Dergi, daha sonra özür dilemişti. [Geçenlerde Afganistân’da yine buna benzer bir hâdise oldu ve yine pekçok ayaklanma, ısyân vukû buldu.]
3- 19 Mayıs 2005 târihinde “habervitrini.com” isimli İnternet Sitesi’nde de yer alan, ayrıca CNN TÜRK’te de neşredilen bir habere göre:
ABD’de “amazon.com” isimli İnternet Sitesi üzerinden, bir “Mushaf-ı şerîf” satın alan Azzâ Basaruddîn adlı ABD’li müslümân bir kadın, “Kitâb”ın kapağı içinde ”Tüm Müslümânlara Ölüm” yazısıyla karşılaşmıştı.
Bunun üzerine, ABD’deki Müslümân Dernekleri, olayla ilgili olarak “amazon.com”un, kamuoyu önünde, tüm müslümânlardan özür dilemesini istemiş; olayı araştıran ve doğrulayan şirket, mezkûr kadının parasını iâde edip yeni bir Kur’ân ve hediye çeki göndermiş, kendisinden özür dilemiş, ayrıca kitapların paketlenmesi ve dağıtımından sorumlu kuruluşla ilgili de soruşturma başlatmıştı. Onun için her yerde sorumlu davranılması lâzım.
4- Meşhûr 11 Eylül hâdiselerinden sonra, o zamanın Amerika Cumhurbaşkanı “Haçlı Seferleri”nden bahsetmişti.
5- 17 Ağustos 2005’te bir Danimarka Radyosu (Radio Holger), müslümânlara karşı şiddet kampanyası başlatmıştı. [Hattâ bundan dolayı, Radyo’nun yayın lisansı, 3 aylığına elinden alınmıştı; ama buna rağmen, Radyo yetkilileri, yayınlarını İnternet’ten sürdüreceklerini açıklamışlardı.]
6- 30 Eylül 2005’te yine Danimarka’nın çok satan bir gazetesi (Jyllands-Posten), Peygamberimiz, Kur’ân-ı kerîm, İslâmiyetle ilgili, yoğun tepkilere sebep olan 12 çirkin karikatürü yayınlamıştı.
7- 01 Şubat 2006 tarihinde, muhâfazakâr Die Welt (Almanya), France Soir (Fransa), Volkskrank (Hollanda), Blick (İsviçre), La Stampa ve Corriere della Sera (İtalya) ve bazı İspanya gazeteleri, söz konusu karikatürleri tekrâr yayınlamışlardı.
Bu gazetelerde, başta Peygamber Efendimiz olmak üzere, birçok mukaddes değerimize saldırmışlardı. Meselâ karikatürlere bakıldığında, Peygamberimizden başka, Kelime-i Tevhîd, Kur’ân-ı Kerîm, İslâm harfleri, sakal, sarık, tesettür ve benzerleriyle de alay edildiği görülmekteydi.
Bu durum karşısında, maalesef ilgili ülkelerin resmî yetkililerince, herhangi bir tedbir alınmadı ve müslümânlardan da özür dilenmedi.
Artık bardağı taşıran bu olaylardan dolayı, bütün İslâm âleminde, karikatüristler, karikatürleri yayınlıyan gazetelerin sorumluları ve onların ülkelerinin yetkililerine karşı yoğun protestolar yapılmıştı, hattâ maalesef bazı yerlerde şiddet olayları da meydâna gelmişti.
8- Ayrıca bu seviyesiz, bayağı karikatürleri tişörtlere de basmışlardı.
9- İtalya’da bir bakan, “Papa”ya mürâcaat ederek ondan tekrâr “Haçlı Seferleri” başlatmasını istemişti.
“NetGazete.com” adlı İnternet sitesinde, 08.02.2006 tarihinde çıkan bir habere göre:
Kuzey Birliği Partisi’nden İtalya Reform Bakanı Roberto Calderoli, Papa 16. Benedict’i yeni bir “Haçlı Seferi” başlatmaya çağırmıştı.
Karikatür krizi ve Trabzon’da bir İtalyan râhibin öldürülmesini, “Durum çok vahîm” şeklinde değerlendiren Bakan Calderoli, “Papa, 5. Pio ve 11. Innocenzo gibi mücâdele etmeli” diyerek Haçlı Seferlerini başlatan papaları Benedict’e emsâl göstermişti.
Calderoli, “Durum çok vahim. Bugün bütün İtalyan vatandaşları, zavallı râhip gibi öldürülme tehlikesiyle karşı karşıya. Müslümân halkta müthiş bir nefret var. Tedbîr almanın zamanı geldi. Bunu sadece güç kullanarak engelleyebiliriz” diye konuşmuştu.
10- 17 Şubat 2006 tarihinde gazetelerde çıkan haberlere göre, yineİtalya Reform Bakanı Roberto Calderoli, katıldığı TG1 haberlerinde, çirkin karikatürlerin basılı olduğu tişörtle televizyona çıkmıştı.
Calderoli, ülkesinde bulunan müslümânlara hakâret etmişti ve İtalya Başbakanı Berlusconi’ye de bir çağrıda bulunmuştu: “Hıristiyanlık değerlerine sâhip çık, Hıristiyânlığı yaymaya çalış. İslâm’ın yayılmasına izin verme” demişti.
Bu misâlleri çoğaltabiliriz.
Makâlemizin burasında ifâde edelim ki, biz, kimsenin mukaddes değerlerine hakâret etmiyoruz. Onlar da bizim mukaddesâtımıza dil uzatmamalıdırlar. Müslümânları tahrîk ve provoke için uğraşmamalıdırlar. İnsanlık, medenîlik, insan haklarına saygı, hukûkî normlar da bunu gerektirmektedir.
İSTANBUL FETHİ’NDEN SONRA GAYR-İ MÜSLİMLERE GÖSTERİLEN MERHAMET VE ÂL-İ CENÂPLIK
“Ortaçağ”ın kapanmasına ve “Yeniçağ”ın başlamasına vesîle sayılan İstanbul Fethi’nden sonra:
Dünyânın her tarafından ilim adamları akın akın İstanbul’a gelmiştir. İstanbul bir ilim ve san’at merkezi olmuştur.
Hıristiyân halk, hattâ Papazlar bile İstanbul’da lâtin şapkası yerine, Türk sarığı görmeyi tercîh ettiklerini söylemişlerdir.
Fâtih Sultân Mehmed Hân, bütün Ortodoks Hıristiyânların başı olan Patrikliği ortadan kaldırabilecek güçte olmasına rağmen kaldırmamıştır.
İstanbul’un düşmesinden sonra, surlarda Ceneviz kumandân ve askerlerinin ölülerine rastlanmıştır. Hâlbuki Cenevizliler Türklerle dostluk anlaşması imzâlamışlardı. Fâtih, bu ihânetleri ortaya çıkınca çok korkan ve kendilerine çok ağır cezâlar verileceğini bekleyen Cenevizlilere bir şey yapmadı. Fâtih Sultan Mehmed, Ceneviz vâlîsi ve papazını çağırtarak sâdece üzüntülerini bildirmiştir.
Mekke-i mükerreme’nin fethinde de Sevgili Peygamberimiz, herkese örnek olan âlîcenâb davranışı sergilemiş, kendilerini öz vatanlarından ayrılmak mecbûriyetinde bırakan, onlara her türlü ezâ-cefâyı revâ gören, hattâ yok etmek isteyen müşrikleri affetmişlerdi. İşte bu yapılanlar insanlığa bir ders, ibret, örnek olmalıdır.
[Bu münâsebetle, inşâallah bundan sonraki birkaç makâlemizde, örnek insan Fâtih Sultân Mehmed’den ve târihte eşi az bulunan İstanbul fethinden bahsedelim.]