Cuma, Kasım 15, 2024
Makaleler

Bütün İbâdet ve İşlerde İhlâslı Olmanın Lüzûmu

“İhlâs”: “Niyyeti düzeltmek, temizlemek, hâlis yapmak, temiz etmek, dünyâ menfaatini düşünmeden bütün ibâdetlerini ve işlerini yalnız Allah için yapmak” ma’nâlarına gelmektedir.

“İhlâs”, mal ve bedenle, farz ve nâfile şeklinde olan ibâdetleri yalnız Allahü teâlâya yaklaşmak için yapmaktır. Niyetine, nefsânî ve dünyevî bir arzû karıştırmamaktır. Başka arzûlar karıştırılırsa “riyâ”, gösteriş olur.

İhlâs, amelin rûhu olduğundan, rûhsuz beden işe yaramadığı gibi, ihlâssız amel de bir fayda sağlamaz. İhlâsı elde etmek zor olmakla berâber, Allahü teâlânın kolaylaştırdıklarına kolay olur. Dünyâ faydalarını düşünmeyip, ibâdetlerini yalnız Allah rızâsı için yapmalıdır. İhlâs sâhibi, ibâdet yaparken başkalarına göstermeyi hiç düşünmez. Ama bunun ibâdetlerini başkalarının görmeleri, ihlâsına zarar vermez.

Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîm’inde meâlen buyuruyor ki:

“Allahü teâlâ, ancak müttekîlerin yaptıklarını kabûl eder.” (Mâide sûresi, 27)

[Müttekîler, muhlisler, yâni ameli ihlâslı olanlardır. İlim ve amel, İslâm dîninin dalları; ihlâs ise onu yaşatan, besleyen köküdür.]

“Rabbine kavuşmayı arzû eden, sâlih (iyi, güzel) amel işlesin ve Rabbine yaptığı ibâdete, hiçbir kimseyi ortak etmesin.” (Kehf sûresi, 110)

 “Allahü teâlâ fâizle geleni mahv eder ve sadakaları verilen malı arttırır.” (Bakara sûresi, 276) [İhlâsla, Allah için zekât verilince, zekâtı verilen o mal hem dünyâda bereketlenir, artar; hem de âhırette, verilen zekâtların kat kat karşılığı alınır.]

“Dünyâ menfaatlerini düşünmeden bütün iş ve ibâdetlerin yalnız Allah için olmasına, niyet temizliği”ne Hulûs” da denilmektedir.

Bu konuda Süleymân bin Cezâ isimli Osmânlı âlimi, “Huccetü’l-İslâm İlmihâli” adlı kitâbında diyor ki:

Ma’lûm olsun ki, Hak teâlâ her şeyden evvel aklı yaratmıştır. Ve ona ilim, zekâ, ‘hulûs’, doğruluk, cömertlik, tevekkül, korku ve ümîd hasletleri vermiştir. İşte, bu akılla şereflenen kimseler, yaratılışlarındaki gâyeyi ya’nî Cenâb-ı Hakk’ın birliğini tasdîk ederek, O’nun rızâsına kavuşurlar.”

SONSUZ SAÂDETE KAVUŞMAK İÇİN LÂZIM OLAN ÜÇ ŞEY

İslâm dîni, insanların sonsuz saâdete kavuşabilmeleri için, üç şeyi muhakkak elde etmeleri lâzım olduğunu bildirmektedir. Bunlar da; “ilim”, “amel” ve “ihlâs”tır. İlim, amele (ibâdet yapmaya) vâsıta olduğu için kıymetlidir; ilmin yalnız başına fazla bir kıymeti yoktur. Amellerin rûhu, tâatlerin özü ihlâs ve düzgün niyettir. Düzgün niyet ve tâm ihlâs ile yapılan az bir amel, bozuk niyetle yapılan ve ihlâsı az olan çok amelden hayırlıdır.

Resûlullah Efendimiz; “Ameller, ancak niyetlere göredir. Herkes için niyetinin karşılığı vardır…” ve “Bütün insanlar helâk olur, ancak âlimler (bilenler) kurtulur. Bütün âlimler helâk olur, ancak ilim ile amel edenler kurtulur. Bütün amel edenler de helâk olur, ancak ihlâslı olanlar kurtulur” buyurmuşlardır.

İbâdet, Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için yapılır. Başkasının muhabbetine, ihsânına kavuşmak için yapılan ibâdet, bir nevi ona tapınmak olur. Allahü teâlâya ihlâsla ibâdet etmek emrolundu. İhlâsa, Allahü teâlâyı her şeyden çok sevmekle kavuşulur. Onu çok sevmek de, gösterdiği yoldan ayrılmamak ve O’na candan, seve seve ibâdet etmekle mümkündür.

İbâdetlerde ihlâsı elde etmenin yolu, nefsin İslâmiyete uymayan arzularını kırmak, ibâdetlerde dünyâ faydalarını düşünmemek ve kalbe âhiret sevgisini iyice yerleştirip, her işi Allah rızâsı için yapmaktır. İhlâsa kavuşmayı sağlayan sebeplerden biri de Allah adamları, Allah dostları ile berâber olmaktır. Onlar ile bulunmak, hep Allahü teâlâyı hatırlatır ve kalpte Allah sevgisinin devâmlı yerleşmesine sebep olur. İslâmiyette tasavvuf bilgileri, ihlâsı elde etme yollarını göstermektedir.

İHLÂSLA İLGİLİ BAZI HADÎS-İ ŞERÎFLER

“İhlâs” hakkında, Peygamber Efendimizin çok kıymetli sözleri vardır. Sevgili Peygamberimiz buyurdular ki:

“İbâdetlerinizi ihlâs ile yapınız! Allahü teâlâ, ihlâsla yapılan işleri kabûl eder.”

“İbâdetlerini ihlâsla yapanlara müjdeler olsun! Bunlar hidâyet yıldızlarıdır. Fitnelerin karanlıklarını yok ederler.”

“Allahü teâlânın birliğine îmân edenlerden, namazı ve zekâtı ihlâsla yapandan Allahü teâlâ râzı olur.”

“Allahü teâlâ buyuruyor ki, benim şerîkim yoktur. Başkasını bana ortak eden, sevâplarını ondan istesin.”

“Dünyâda, harâm edilmiş olan şeyler mel’ûndur. Ancak Allah için yapılan şeyler kıymetlidir.”

“Evliyâ (Allah’ın sevgili kulları) görülünce, Allah hâtırlanır. Onlarla berâber bulunanlar şakî (Cehennemlik) olmazlar. Her şeyin bir kaynağı vardır. Takvânın (Allah’dan korkmanın) kaynağı da, âriflerin kalbleridir.”

Havârîler, Hazret-i Îsâ’ya “Amellerin hâlis olanı hangisidir?” diye sorduklarında, Îsâ aleyhisselâm; “Hiç kimsenin övmesini sevip beklemeden, Allah için yapılan ameldir” buyurdu.

İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin “Mektûbât-ı şerîfe”sinde zikrettiğine göre, Resûlullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem): “İbâdetlerinizi ihlâs ile yapınız! Allahü teâlâ, ihlâs ile yapılan işleri kabûl eder” buyurmuşlardır.

Yine Peygamber Efendimiz, Eshâbının büyüklerinden Muâz bin Cebel‘i (radıyallahü anh) Yemen’e vâlî olarak gönderirken: “İbâdetlerini ihlâs ile yap. İhlâs ile yapılan az amel, kıyâmet günü sana yetişir” buyurmuştur. (Ebû Nuaym el-Isfehânî, Hilyetü’l-Evliyâ)

 “İbâdetlerini ihlâs ile (Allahü teâlânın rızâsı için) yapanlara müjdeler olsun. Bunlar hidâyet yıldızlarıdır. Fitnelerin karanlıklarını yok ederler.” (Hadîs-i şerîf-Hâdimî, el-Berîkatü’l-Mahmûdiyye)

“Allahü teâlâ, kırk gün ihlâs ile İslâmiyet’e uyan kimsenin kalbini hikmet ile doldurur.” (Hadîs-i şerîf-İmâm-ı Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-dîn)

“Cibrîl hadîsi” diye meşhûr olan hadîs-i şerîfte de geçtiği gibi, Peygamber Efendimize “ihsân=ihlâs nedir?” diye sorulduğu zaman, “Allahü teâlâyı görür gibi ibâdet etmendir. Her ne kadar sen O’nu görmüyorsan da, O seni görmektedir” buyurdu.

Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) yine buyurdu ki: “Üç şey vardır ki, hangi müslümânda bulunursa, kalbi kararmaz. Birincisi, Allah için ameldir…”

Peygamber Efendimiz yine; “Kırk gün, Allahü teâlâya ihlâsla amel edenin kalbinden diline hikmet pınarları akar” buyurdu.

Hasan-ı Basrî’nin (rahmetullahi aleyh) haber verdiği bir hadîs-i kudsîde şöylebuyuruldu: “Allahü teâlâ buyuruyor ki: İhlâs benim sırlarımdan bir sırdır. Onu kullarımdan sevdiğimin kalbine veririm.”

İmâm-ı Rabbânî (kuddise sirruh), buyuruyor ki [Onun bir sözü, Türkçe olarak ve şiir hâlinde ifâde edilmiştir]:

“Gençlere üç şey çok lâzımdır önce:

Biri, îmânı düzeltmektir iyice,

Biri İslâma uymaktır her yerde,

Fıkhı iyi öğrenmeli elbette,

Bir de ihlâstır, her işte dâimâ.

Şöyle ki hiç olmaya ucb u riyâ.

Böyledir İslâmiyetin temeli.

Hem bu ihlâs olmasa makbûl değil,

Tasavvuftur ihlâsın kaynağı bil.

İSLÂM ÂLİMLERİNİN İHLÂS HAKKINDAKİ BAZI SÖZLERİ

“İhlâs” ve “hulûs” kelimelerinin ma’nâları üzerinde kısaca durduk; sonra “ihlâs” hakkındaki bazı âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfleri de naklettik. Şimdi de “ihlâs” hakkında bazı âlim ve velîlerin kıymetli bazı sözlerine temâs edelim.

“İhlâs” hakkında, Sevgili Peygamberimizin vârisleri durumunda olan İslâm âlimleri ve evliyâ-yı kirâmın çok kıymetli sözleri vardır:

Hazret-i Ömer, Ebû Mûse’l-Eş’ârî’ye (radıyallahü anhümâ)yazdığı mektûbunda; “Niyeti hâlis olan kimseye, kendisi ile insanlar arasındaki işlerinde Allahü teâlâ yeter” buyurmuştur.

Hazret-i Alî de (radıyallahü anh) buyurdu ki: “Az amel yaptım diye üzülmeyin. Kabûl oldu mu diye endişe edin! Buna ihtimâm gösterin.”

Cüneyd-i Bağdâdî: “İhlâs, ameli karışıklıklardan arındırmaktır” buyurdu.

Yahyâ bin Muâz da, “Sütün pislikten ayrılması gibi, ihlâs da ameli ayıplardan temizler” buyurdu.

İbrâhim bin Edhem ise, “İhlâs, her ân Allah ile berâber olduğunu düşünüp sâdık niyette bulunmaktır” buyurdu.

Rüveym bin Ahmed Bağdâdî de buyurdu ki: “Amelde ihlâs demek, o amel sâhibinin, ameli ile dünyâ ve âhirette bir karşılık beklememesidir.”

Ebû Osman el-Hîrî ise, “İhlâs, devâmlı olarak Yaratanı düşünmek ve O’na bakmakla mahlûku, yaratılanı unutmaktır” buyurdu.

İmâm-ı Rabbânî hazretleri de; “Tasavvufun kaynağı ihlâstır. Her işte ihlâslı olmalıdır. İhlâssız iş, makbûl değildir” buyurmuştur.

[İhlâslı olan kimse; Allahü teâlâya, kulluğa yaraşır şekilde gönülden ibâdet eder, emirlerine tam bir doğrulukla bağlanır, sâdece kulluğunu yapıp Cennet’i ister, Cehennem’den korkar, nefsin hoşuna giden şeyleri kalbine sokmaz. Çünkü ihlâsla ve Allah rızâsı için verilen bir avuç buğday, ihlâssız ve nefsin rızâsı ile verilen bir avuç inciden kıymetlidir, iyidir. Allahü teâlânın râzı olması düşünülerek ihlâsla yapılan amel, ibâdet kabûl edilir ve sevâbı on kattan yedi yüz kata kadar yazılır.]

Diğer bazı âlimler de şunları söylemişlerdir:

İmâm-ı Gazâlî (rahmetullahi aleyh), vefâtından kısa bir müddet önce yaptığı kıymetli vasıyet ve nasîhatinde, üç defa: “el-İhlâs, el-ihlâs, el-ihlâs: (Her işinde) ihlâslı ol, ihlâslı ol, ihlâslı ol” buyurarak bu konunun ne kadar önemli olduğunu vurgulamıştır.

Seyyid Emîr Külâl [Gülâl, Gilâl] (kuddise sirruh) da: “İhlâssız amel, sahte para gibidir; kabûl edilmez” buyurmaktadır.

“İhlâs ile yapılan bir iş, senelerle yapılan ibâdetlerin kazancını hâsıl eder” buyuran İmâm-ı Rabbânî (kuddise sirruh), ne güzel söylemiştir.

Yine o şöyle buyurmuştur: Tarîkat ve hakîkatten maksat, ihlâsı (her şeyi Allahü teâlânın rızâsı için yapma hâlini) elde etmektir. (İmâm-ı Rabbânî)

Sehl-i Tüsterî‘ye (kuddise sirruh),  “insanın nefsine en çok ağır gelen nedir?” diye sorduklarında, “ihlâstır” cevâbını verdi. Zîrâ ihlâsta nefsin nasîbi, payı yoktur. İhlâs elde etmeye çalışanlara “muhlis” denir. İhlâsı tabîat hâline getirenlere ise “muhlas” denir. (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî)

“Îmân beş kal’anın içinde hıfz olunur: 1) Yakîn, 2) İhlâs, 3) Farzları yapmak ve harâmlardan sakınmak, 4) Sünnete yapışmak, 5) Edebi gözetmektir. Her kim bu beş şeyi hıfz ederse, îmânını hıfz etmiş olur. Şâyet birini bile terk ederse düşmân gâlib olur.” (Kutbüddîn-i İznîkî)

Gazâ ordusu, duâ ordusunun yardımına muhtâcdır. İhlâs ile yapılan duâ, muhakkak kabûl olur. (Ebû Saîd Muhammed Hadîmî)

 “İlmi ve ameli, İslâmiyet gösterir. İlmin ve amelin rûhu ve kökü gibi olan ihlâsı (her şeyi Allah için yapabilmeyi) elde etmek için tasavvuf yolunda ilerlemek lâzımdır. Güçlükle ve çalışarak ele geçen ihlâs devamlı olmaz. Sonra kalbe nefsin arzûları gelir. Zahmet çekmeden ele geçen ihlâs devâmlıdır. Zahmet çekerek elde edilen, devâmsız ihlâsın sâhiplerine ‘muhlis’ denir. Devâmlı ihlâs sâhiplerine ‘muhlas’ denir. Muhlas olana ibâdet yapmak, tatlı ve kolay olur. Çünkü bunlarda nefislerinin arzûları ve şeytanın vesvesesi kalmamıştır. Böyle bir ihlâs, insanın kalbine ancak bir velînin kalbinden gelir. Bu ihlâs ile insan, ‘hakku’l-yakîn’ mertebesine kavuşur. (İmâm-ı Rabbânî)

İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûkî Serhendî hazretleri bir nasîhatinde ise şöyle buyurdu: Her şeye kalbi bağlamaktan kurtulmadıkça, Hak teâlâya bağlanılamaz. İnsana lâzım olan önce Ehl-i sünnete uygun inanmak, sonra Allahü teâlânın emir ve yasaklarına uymak, sonra tasavvuf yolunda ilerlemek, ihlâsı elde etmektir. İhlâs ile yapılan bir iş, senelerle yapılan ibâdetlerin kazancını hâsıl eder. Amellerin kabûl olması ihlâsa, yâni bütün işleri yalnız Allahü teâlânın rızâsına, sevgisine kavuşmak için yapmağa bağlıdır.”